Bölüm 6: "Son Dost"

491 21 2
                                    

Oops! This image does not follow our content guidelines. To continue publishing, please remove it or upload a different image.



1974 İlkbaharı

Güneş ahırın tavanındaki kırık tahtaların arasından bıçak kesiği gibi sızarken kestiği noktalarda ölü birkaç hücre uçuşuyor ve artık gençliğinden pek bir şey kalmamış, bir başına ömür çürütmüş ve tüm hayat gayesi birkaç kova süt sağmak olan Akile'nin omuzlarına düşüyordu.

Akile, büktüğü beli ağrıyınca azıcık dikeldi, omurgasının arka kısmı çıtır çıtır etti. Oflayıp tek elini beline koydu, ovuşturdu.

Altmış dört yaşındaydı; yaşı kadar haneye bakmış, sütünü karşılamıştı ve bu dünyada faydalı bir hadisede yer almanın gurunu yaşamak isteyen –yine de sıradan bir hayat yaşamış- biri olmuştu ancak yolu her zaman temiz değil, sütü her zaman ak değildi.

Bugün, anadan üryan süt kovasına birkaç kül doluşmuştu. Akile'nin elleri durdu, aksine huysuzlanmış ineğin ayakları hareket edip durdu. Akile yumuşamış ellerini ineğin bacaklarına sürdü, karnını okşadı. "Sakin ol kızım," diyordu. "Sakin ol, sakin ol."

Kulaklarının iyi duymamaya başladığı ilk zamanlardı bu yüzden dışarıda kopan kıyametten pek haberdar değildi. Belki de, hissediyor olmasına rağmen yerinden kalkmamayı seçen kendisiydi. Belki de 'Olan olsun,' deyip geçiyordu.

Ardında koşuşturanların toprağa bastıkları ayaklarının basıncını hissedebiliyordu, birileri ahırın girişine gölge düşürüyor, "Hızlı olun!" uyarıları atıyordu. Ardında bir kargaşa olduğu besbelliydi.

O sırada yer yerinden oynadı ve ahırın tüm ahşap kalasları titredi. Ahırın tavanından bir tutam toz yere yağmur gibi serildi. Akile başını usulca kaldırdı, aklaşmış saçlarına düşen taneleri öylece seyretti. Başındaki eşarbı omuzlarına düşmüştü, zaten sık sık düşerdi çünkü ne zaman köy meydanından geçse, birileri ona çarpıyor ya da yardım ediyormuş gibi yaparak eşarbına dokunurdu.

Başını örtmesine izin vermeyen insanlara süt taşırken de onu düşünürdü hep, "Eğer ben sizin bana ettikleriniz yüzünden sütümü esirgeme hakkımı yine de kullanmıyorsam siz de benim başımdaki örtüye karışamazsınız," diye ama dile getirecek güç kimdeydi? Akile, yalnızca başını eğer geçerdi köyün yolundan.

Pek bir yorgun olurdu da ondan susardı, değilse bu cesaretsiz oluşundan değildi. He, belki de alışkanlıktı susmak ama her halükarda Akile hiç konuşmazdı.

Ardındaki kargaşa sonunda ona da sıçradı, ahırına izinsizce giren ve yaşça küçük olmasına rağmen saygı göstermeyen iki asker ona bağırmaya başladı. Kulakları iyi duymazdı ama askerlerin sesi o kadar yüksekti ki göz ardı etmek bile büyük bir marifetti.

Askerler sanki felç geçirmiş gibi öylece tavanı izleyen kadını sarstı, omuzlarından yakaladı.

"Sana diyoruz be kadın!" diyordu biri, diğeri de "Kalk, hemen! Köyü boşaltıyoruz!" diyordu. Ama dinleyen yoktu işte...

Alp YıldızlarıWhere stories live. Discover now