7.Bölüm

94 13 19
                                    

İki saatin ardından sonunda hepimiz hazırdık. Şehrin dışında haftalık program çekimine gelmiştik ve hepimiz kelimenin tam anlamıyla buz kesiyorduk. Çekimin ilk aşaması binanın dışında olacağı için kurbanlık koyun gibi yana yana dizilmiş, ısınmak için zıplıyorduk. Çekim başladığında kameraya yaklaşıp bir kağıt seçmemizi istediler. Hepimizin gözünde bunun hemen bitmesini isteyen ifade görünüyordu.

Personellerden biri, "Gruplara ayrılıyoruz." diye bağırdı.

Elimdeki kağıdı personel söyleyince açtım ve görmek için kafamı eğdim. Felix çığlık atarak yanıma geldiğine göre onunla aynı takımdaydık. Diğer yandan Seungmin ve Minho da yanımıza geldi. Felix takımımızdan aşırı memnun olduğunu belirten sesler çıkarırken gülümsememek için kendimi zor tutuyordum. Böyle ufacık bir şeyin bile beni memnun etmesine karşılık içimde bir yerlerde her şeyden midesi bulanan, memnuniyetsiz Jisung gözlerini deviriyordu.

Personellerden biri setin arkasından, "Her iki takımda da birer tane casus var. Hem diğer takımdan hem de takımınızın içindeki casustan kaçmalısınız." diyerek kuralları açıkladı.

Hyunjin öne atılarak, "Pekala, kendi takımım adına konuşuyorum. Casus değilim." dedi.

Jeongin gözlerini devirdi. "Bu şekilde söyleyip sana inanmamızı bekleyemezsin. Bunu herkes söyler. Casus olmadığını kanıtlamak zorundasın hyung."

Hyunjin gözlerini kısarak, "Şüpheli," derken baştan aşağı Jeongin'i süzdü. "Bu tam da bir casusun söyleyeceği bir şeye benziyor."

Jeongin ellerini havaya kaldırıp Hyunjin'in sözlerinin ne kadar mantıksız olduğunu gösterircesine salladı. "Bir anda ortaya atlayıp casus değilim diyen kişi sensin hyung."

"Seni gözüm tutmadı ufaklık."

"Hyung biz aynı takımdayız farkındasın değil mi?"

"Evet ama Bangchan ve Changbin yerine tüm dikkatimi sana vereceğim."

Jeongin onu umursamadığını gösterircesine yüzünü ekşitti.

Onların atışmalarını izlerken gülümsememe engel olamıyordum. En azından birileri bu salak programlardan zevk alıyordu. Bakışlarım yanıma döndüğümde Felix'in ruhumun en derine bakarmışcasına beni süzdüğünü gördüm. "Ben değilim." dedim gülümseyerek.

Felix, "Göreceğiz." derken kafasını müthiş bir yavaşlıkla aşağı yukarı salladı.

Diğer yanımda duran Minho'a döndüm. İçimde ne hakkında olursa olsun onunla konuşma dürtüsünü bastırmamı söyleyen bir taraf vardı ama son yakınlaşmamızdan sonra bunu söyleyen tarafımı görmezden geliyordum. Kulağına yaklaşıp, "Sen misin?" Diye sorarken suratımdan silemediğim salak gülümsememi herkes görmüş olmalıydı.

Minho bana cevap veremeden Changbin aşırı dramatik bir şekilde Minho ve beni gösterirken, "Hyung, grupların arasında gruplaşma başlamış!" dedi ve Bangchan'ın koluna sarılıp, "Hadi gidelim. Ben seni seçiyorum!" diye bağırdı. Bangchan ne olduğunu anlayamadan Changbin tarafından sürüklenmişti bile. Hyunjin ise iğrenmiş bir ifadeyle Jeongin'e karşı:

"Ben seninle grup olmayacağım." dedi.

Jeongin içeriye geçerken tam Hyunjin'in vücuduna doğru hamle yaptı. Parmak uçlarına kalkıp göz hizasına gelmeye çalışırken gıcık bir ifadeyle, "Ben de sana bayılmıyorum." dedi.

Seungmin, "Ben hiçbirinize güvenmiyorum." diyerek içeri girdi ve Felix tek kalmak istemediğinden onun peşine takıldı. Geriye aklı karışmış ben ve Minho kaldık.

"Sana o soruyu sormamalıydım."

Minho gülümsedi. "Muhtemelen sormasaydın da işler bir şekilde bu noktaya gelecekti." Montumu düzelttirken, "Önünü kapatmalısın. Hava buz gibi." dedi.

it's your life to ruinWhere stories live. Discover now