5.Bölüm

89 15 77
                                    

Kuaförde sıramı bekliyorken biraz uyumaya çalıştım. Bu beni bu sıralar aşırı yoran bir alışkanlığımdı. Sabah dört ya da beşe kadar uyumak için uğraşıp duruyordum ve üç saat kadar bayıldıktan sonra -evet bayıldıktan sonra çünkü uyku böyle bir şey değildi ve ben resmen yorgunluktan bayılıyordum- uyanıp güne başlıyordum. Gün içinde ise yorgunluktan orada burada içim geçip duruyordu. Bunu çözmek için her yolu denedim. Kendimi bir gün boyunca uyanık tuttum, böylece gece direkt uyuyabilecektim ama düşündüğüm gibi olmadı ve ben yine uyanık kalıp kafamı yastığa gömmeye devam ettim. Başka bir gün eczaneye gittim ve ilaç aldım. Uyku hapı aldığım gün rahat etmiştim ancak bu sefer de uyanmak çok zordu. Minho'nun geçen sefer beni uyutmayacak kadar ne düşündüğüm sorusuna artık bir cevabım vardı. Onu düşünüyordum. Diğer yandan diğerlerinin ilaç aldığımı bilmesini istemiyordum. Herhangi birisi bir şey der miydi bilmiyorum ama yine de onların uyumakta zorluk çektiğimi de bilmesini istemiyordum. Bangchan'da aynı sorunla uğraşıyordu ama onunkisinin en azından bir adı vardı ve... Bilmiyorum, sadece Bangchan olduğu için ona her zaman daha anlayışlı yaklaşacak kendime ise kızıp duracaktım.

Hyunjin omzuma yumuşakça dokunup beni kaldırana kadar biraz koltukta kıvrılıp uyumuştum. Bu beni birkaç saat daha idare ederdi.

"Saçını boyatmak konusunda emin misin? Gerçekten çok tatlı olmuştu." Uykulu bir şekilde kafamı salladım. Elimin tersiyle gözlerimi ovarken Hyunjin sevimli bir cırlama çıkardı ve ansızın saçlarımı yoğururken, "Uyandığında çok tatlı oluyorsun!" diye bağırdı.

Hafifçe gülümsedim ve üzerime binen ağırlığından kaçınmaya çalıştım. "Boğuyorsun beni," dedim.

Hyunjin hiç oralı olmadı ve saçlarımı yoğurmaya devam ederken, "Evet, sevgiye!" dedi.

Hyunjin, beni sevmeye(?) devam ederken gözlerim etrafta dolandı ve aradığım kişiyi bulunca bir süre onu izledim. Minho, telefonu elinde, koltukta hazır bir şekilde oturuyordu. Bizimle ilgileniyor gibi görünmüyordu ama bacak bacak üstüne atmışken bir bacağı sürekli titriyordu. Bangchan yanımıza gelip elini bacağına koyana kadar bunu yaptığının farkında bile değildi. Bakışlarımı ondan çekmem gerektiğinin bilincindeydim ama bunu yapamadım ve hemen ardından gözleri beni buldu. Hyunjin ve benim aramda bakışları bir süre dolandı. Ne düşündüğümü bile bilmiyorken Hyunjin'i üzerimden kaldırdım ve düzgünce oturmaya başladım. Minho bana gülümsedi ve Hyunjin'i üzerimden kaldırmamım tek sebebinin Minho'nun onayını alma isteğim olduğu gerçeğini görmezden gelmeye çalıştım. Hyunjin hareketimden memnun olmamışcasına dudak büktü ve başka bir av aramak üzere Jeongin'i bulmak üzere yanımızdan kalktı.

Bakışlarımı ondan çekmek için kafamı çevirdim ve bir elim yüzümü kaşırken dengesiz bir şekilde oturduğum yerden kalktım. Bir adım atmak için uğraşırken önümüzdeki sehpaya bacağımı seslice vurdum. Tam bir salak olduğum yetmezmiş gibi üstüne bunu dışarıya da gösteriyordum.

Minho yumuşak bir sesle, "Dikkat et." diye seslendiğinde ona bakmamaya çalışırken kafamı salladım ve kendimi oturma köşesinden resmen kaçarken buldum.

Beni böyle hissettirmesine izin vermemem gerektiğinin farkındaydım, genelde onun yanında kayıtsız, ilgisiz ve sanki o hiç var olmamış gibi davranmaya alışkındım ama artık aramızda bir şeyler olmuştu ve eskisi gibi davranmakta zorlanıyordum. Sürekli o farkında değilken bile onu izliyordum. Yemek yerken ilk önce masayı gözden geçirmesinden ilk yediği lokmaya kadar sapık gibi onu izliyordum. Beni sapık gibi izlediğini söyleyip onu boklarken rolleri değiştirmiştik. Gözleri beni bulduğu an yaptığım şey ise bambaşka bir şeyle ilgileniyormuş gibi davranmaktı. Bazen bunda gerçekten başarılı oluyordum ama diğer zamanlar ona yakalanıyorum ve elim ayağım birbirine dolanıyordu.

it's your life to ruinWo Geschichten leben. Entdecke jetzt