BÖLÜM 16

226 21 6
                                    

"Emin misiniz? Bak zaten yaralısın orada üzerine gelirlerse her şeyi Arel'den bilirim." Gözlerimi devirdiğimde Arel kolunu omzuma atmıştı.

"Savaş endişelenmene gerek yok. Ben onun hep yanında olacağım hiç kimse ağzını açamayacak bile." Kafasını salladığında saate baktım.

"Hadi çıkalım." Kafasını sallayıp arabanın anahtarını aldı ve dışarı çıktı.

"Dikkat et." Tamam diyerek bende Arel'in peşinden çıktım. Besim'in ailesi zengin olduğundan uzak ve büyük bir yerde yapacaklardı cenazeyi. Bu yüzden erken çıkacaktık. Yabancı olduklarından cenaze bizimkilerden biraz farklıydı. Ancak yine de ona saygı da kusur etmeyecektim. Gülümsedim ve kırmızı elbisemi düzelterek arabaya bindim. 

"Çiçekçiye uğramayı unutmayalım." Arel bir kahkaha atmış ve arabayı çalıştırmıştı. Ben telefonumla uğraşırken aynı zamanda kısalan saçlarımla oynuyordum. Dün Doğa'yla gitmiş ve saçlarımı kestirmiştik. Yanmış saçlarla etrafta gezmek istemiyordum. Parmaklarım 2 gün önceye göre çok daha iyiydi. Kafam ve yüzümdeki yaraları kapatıcıyla görünmez hale getirmiştim. 

Yani Besim hayatımdan tüm kötülükleri alarak çıkmıştı. Onu hayatımdan temelli olarak çıkardığım için mutluydum. Diğerleri de öyleydi. 

Hapishanede bilerek kendini yaralayıp kaldırıldığı hastanede taciz ettiği Mine abla ve minik Peri'de mutluydu. 

Yıllar önce taciz ettiği ve hapishaneden kaçtıktan sonra bulduğu Selim abi de mutluydu.

Ve yerine geçip günlerimizi zehir ettiği Cenk abi de Savaş'la çalışmaktan gayet gurur duyuyordu. 

Ayrıca konudan alakasız yurt dışına taşınacak olan abim de çok mutluydu. Arkadaşlarıyla oraya taşınıp görevini orada yapacaktı. Bende sürekli olarak yurt dışına çıktığımdan bu benim için hiç sorun değildi. 

Kaçırıldığımı haber alan ve ilk uçakla Türkiye'ye gelen Bayan Emma ise yaklaşık 5 gündür bizde kalıyordu. 

"Hangi çiçekten istiyorsun?" 

"Bir buket gül olsun. Bir tane de normal gül." Arabadan çıkarak çiçekçiye giren Arel'in peşinden bakarken gözlerim sokakta mendil satan çocuğa takılmıştı. Arabadan inerek yanına doğru ilerledim. 

"Merhaba." Çocuk bana baktı ve mendil uzattı.

"Abla alır mısın? 2 lira." Gülümsedim ve cüzdandan çıkardığım 200 lirayı çocuğa uzattım.

"Mendillerin sende kalsın, artık onlara ihtiyacım yok." Parayı alan çocuk şaşkın gözlerle bana baksa da ben çok mutluydum. Arabaya dönmek için arkamı döndüğümde Arel gülümseyerek bana bakıyordu. Bende gülümsedim ve koşarak onun yanına gittim. Kollarımı boynuna sararak ona sımsıkı sarıldım.

Yıllardır beni koruyan adama bir teşekkür borçluydum. Sıradan bir avukat değildi, bunu biliyordum. Onda farklı bir şeyler vardı ve benim için önemli değildi. O benim diğer abimdi, yıllarca beni korumuş ve gözünden sakınmış abimdi.

"Küçük hanım, gitmeye hazır mısınız?" Göz kırparak arabaya bindi. Bende onun ardından binerek gülümsemiştim.

"Ben her zaman hazırım."

🧚‍♀️🧚‍♀️🧚‍♀️

Derin bir nefes alarak arabadan indim ve gözlerimi büyük binada gezdirdim. Cenaze arka bahçesinde olacağı için içeriye girmem gerekiyordu. Ve bu kırmızı kıyafetlerle içeriye girebilir miydim bilemiyordum.

"Hadi gidelim Peri. Güzel dileklerimizi ileterek geri dönelim." Kafamı sallayıp omzumdaki elini tuttum ve ilerlemeye başladım. Kapıda bekçilik yapan kimse yoktu. Açıkçası bu işime gelmişti. İçeriden geçerek arka bahçenin kapısına ilerledim. Arel arkamdan geliyordu.

Peri MasalıWhere stories live. Discover now