BÖLÜM 1

916 51 68
                                    

Multi: Peri Akay

Keyifli okumalar...♡♡

22 YIL SONRA

~Peri Akay~

Gözlerim çizdiğim tasarımlarda gezinirken kafamı ellerim arasına alarak masaya yattım. Yarına yetiştirmem gereken çizimler vardı ve ben yarısına bile gelememiş, tembellik ediyordum. Bugün özel bir gün olmasa elbette ki çok çabuk bitirmiş olurdum.

Bugün o gündü...

Yıllar önce anne ve babamın öldüğü ve yaklaşık 10 yıl önce abimin kayıplara karıştığı o gündü. Abim okulu nedeniyle başka bir şehire gitmişti, ilk zamanlarda haberleşmiştik ancak hemen sonrasında iletişimimiz kesilmişti ve biz birbirimizi kaybetmiştik.

Bunda benimde 18 yaşına gelip üniversiteye gitmem de neden olmuştu elbette. Yani yaklaşık 6 yıldır hiçbir haber yoktu. Evet, dünyada ki tek varlığımı da kaybetmiştim.

Kapının açıldığını belirten zilin sesini duyduğumda kafamı kaldırarak içeri giren kişiye baktım. Doğa'yı gördüğümde oturduğum yerden hızla kalkarak ona sarıldım ve minik çığlıklar eşliğinde onu öpücüklere boğdum.

6 yıl önce onunla tanışmıştık. Lisedeydik ve çılgın bir ikiliydik. Gerçi hâlâ öyleydik ancak kendimizi yine de toparlayabiliyorduk. Benden 3 yaş büyük bir abisi vardı ancak bunca yıl hiç görüşmemiştik. Gerek görmemiştim açıkçası.

Erkeklerden korkuyordum.

Zaten bu yüzden kadınlarla daha haşır neşir olacağım moda tasarımı seçmiştim.

"Abla, hâlâ çalışıyor musun? Hadi kalk alışverişe çıkalım." Kollarımı çekiştirerek beni dışarı götürmeye başladığında gülümsedim. Hâlâ bana abla diyor, aramızdaki 3 yaşa rağmen saygısında asla kusur etmiyordu.

"Güzelim şu çizimleri bitirip yurda gitmem gerekiyor. Bugün için söz verdim çocuklara." Dudaklarını büzdüğünde yanağına bir öpücük kondurdum ve elini yavaşça kolumdan ayırdım.

"Tamam o zaman. Ben abimin yanına geçeyim, yurttan sonra sende bize gel olur muu?" Tamam dedikten sonra vedalaştık ve ben çizimlerimi bitirmek üzere masama geçtim.

🧚‍♀️🧚‍♀️🧚‍♀️

Arabadaki hediyeleri ellerime sıkıştırıp taşımaya çalışırken yardımıma Kenan yetişti. Gülümseyip teşekkür ederken her daim kapıda olan çocukları görememenin huzursuzluğuyla hafifçe kıpırdandım.

"Çocuklar nerede?" Kenan buruk bir gülümseme sunarken kaşlarım çatılmıştı. Benim geleceğimi bildikleri için hep kapıda beklerler geldiğimde ise hemen bana sarılırlardı.

"Savaş Bey habersiz geldiler, onun yanında çocuklar." Yüzümde ki gülümseme hafifçe solarken gözlerim de dolmuştu. Kim olduğunu bile bilmediğim bir bey, benim için çok özel olan bir günü çalıyordu! Bu yurda habersiz gelmemeliydi. Çünkü herkesin bir günü vardı ve herkes gününü sabırsızlıkla bekliyordu.

"Savaş Bey de kim?" Mızıkçı bir çocuk gibi göründüğüne emin olduğum yüz ifademden dolayı olsa gerek Kenan gülmemek için kendini zor tutuyor gibiydi.

"Evlat edinildiğinden beri çocukları hiç bırakmadı şimdi il dışına çıkacağı için ufak bir ziyarette bulunmak istemiş." Anladım dercesine kafamı sallarken gözlerim çocuklarla birlikte oyun oynayan genç bir beyefendi de takılı kaldı.

"Peri Abla!!!" Yakınlardan gelen sesle Savaş Bey olduğunu düşündüğüm kişi bize bakarken ben de gözlerimi ondan zar zor çekerek minik Ada'ya baktım. Gülümseyerek benim tam aksim olan esmer tenini öptüm ve siyah saçlarını okşadım.

Diğer çocuklar da beni fark edip Savaş'ı bırakarak bana sarıldılar. Savaş ise çöktüğü yerden kalkmış bize doğru geliyordu.

"Siz?" Dedi kaşlarını çatarak. Benimde otomatik olarak kaşlarım çatılmış, ne demeye çalıştığını anlamaya çalışıyordum.

"Bugün ben varım. Çocuklarla ben hediyeleşiyorum ve ben oynuyorum." Çocuklardan ayrılarak ağzım açık bir şekilde ona baktım.

"Bugün benim günümdü, habersiz gelen sizsiniz. Üstelik sizin gelmenize sesimi çıkarmazken sizin beni resmen buradan kovuyor olmanız hiç doğru bir hareket değil bence." Güldü. İnci gibi dişleri gamzeleriyle bütünleşip ortaya bir şaheser çıkardı. Yüzünün bir yerden tanıdık geldiğini, gamzeleri dolayısıyla fark ediyordum.

"Tabii, sırf magazincilere haber olsun diye yalandan hediyeler getirip çocuklarla oynuyorsunuz ve onlara iyi davranıyor gibi yapıyorsunuz. Sizin gibileri bilirim ben, bu çocukların ne yaşadıklarını bilmeden sırf magazin için kendinizi rezil ediyorsunuz!" Dolan gözlerimi kırpıştırırken aynı zamanda yanımdaki çocukların bu kavgadan ne denli rahatsız olabileceklerini de düşünüyordum.

"Sadece sizin veya bu çocukların mı bir hikayesi var sanıyorsunuz! Benim magazincilere vereceğim haber sadece işimle ilgili olabilir. Bencil herifin tekisin işte!" Çocukları bırakarak arabamın yanına doğru ilerlemeye başladım. Bugün benim için öylesine zordu ki, şimdi bu kendini bilmez herifin gülüşüne tezat olan bu davranışından sonra kendimi daha da kötü hissetmeye başlamıştım.

Arabama binerek yurttan uzaklaşırken onunda arabasına binerek çıktığını görmüştüm. Tek sorun benimle aynı yöne gitmesiydi. Bunun normal olduğunu düşünerek umursamadım ancak Doğa'nın evine giden yola girdiğimde hâlâ arkamda olmasına kaşlarımı çattım. Arabayı ani bir frenle durdururken o da benim arabama çok yakın bir şekilde durmuştu. Bu hareketimi beklemediği çok açıktı.

Gözlerim dolsa da arabadan çıkarak kapıyı hızla çarptım ve onun arabasına doğru ilerlemeye başladım. O da arabadan çıkmış sersemlemiş bir halde bana bakıyordu.

"Beni mi takip ediyorsun sen!" Kaşları anında çatılırken çoktan bana doğru ilerlemeye başlamıştı. Az önceki cesur tavrım gitmiş, bana doğru gelmesiyle bir iki adım gerilemiştim.

"Ne münasebe-" Elimi yumruk yaparak bir iki hareket yaptım.

"Eğer beni takip ediyorsan bak ben boks eğitimi aldım! Seni iki dakika da yere sererim!" Bacaklarımla tekme atmaya çalışırken yüzündeki garip ifadeyle bana bakıyordu.

"Hayır hanımefendi ben sadece evime dönmeye çalışıyorum. 2 saat sonra uçağım var ve sizin gibi bir deliyle uğraşıyorum." Yüzümü buruşturdum.

"Uçağını mı sordum ben sana." Diye mırıldanırken aynı zamanda arabamın kapısını açmış binmiştim.

"Duydum yalnız!" Camı açarak ona baktım.

"O halde şunu da duy! Sen benden de delisin!" Ayağını yere vurarak kollarını iki yana açtı.

"Bu iltifatınız için çok teşekkür ederim Mademoiselle Folle." Arabasına binip kornaya bastığında ona aynadan dil çıkardım ve gazı kökleyerek oradan ayrıldım. Muhtemelen söylediği şeyin anlamını bilmediğimi düşünmüştü. Ah yaklaşık 6 dil biliyordum. Uluslararası bir moda evim olduğu için bunları bilmem şarttı. Almanca, Fransızca, İngilizce, İspanyolca, İtalyanca ve elbette ki Türkçe.

Bana Deli Bayan demesi elbette ki umrumda değildi. Kimin deli olduğunu herkes biliyordu sonuçta.

Gaza fazla yüklendiğimi, onu geride bıraktığımı fark ettiğimde hafifçe yavaşlayarak durdum ve arabamı park ettim. Buradan gerisini yürüyerek gidecektim. Çantamı ve anahtarı aldıktan sonra arabayı kilitleyerek yürümeye başladım. Muhtemelen o deli beyle bir daha görüşmeyecektik.

Doğa'nın evine vardığımda kapı ben daha zile basmadan açılmış, hızlıca içeri çekilmiştim. Doğa kollarını sararak beni mıncırırken bende kahkahalarımla ona eşlik ediyordum. Tam içeri geçecekken anahtarın deliği hafif oynamış ve hızla açılan kapı tam olarak suratıma çarpmıştı. Ben hafifçe inlerken gördüğüm kişiyle birlikte ciddi anlamda başımdan aşağı kaynar sular dökülmüştü. Doğa'nın bağırmasıyla birlikte ise resmen gözlerim kararmıştı artık.

"Abi!"

Herkese merhaba! Yeni kurgumu beğendiyseniz lütfen yorumlarda belirtin. Devamını istediğinizi bu sayede anlayabilirim.

Kendinize cici bakın :))

Peri MasalıWhere stories live. Discover now