To Go Outside

132 20 2
                                    

Bol bol yorum ve oy istiyorum 🐍

"Anlamadım?" Diye sormamla derin bir nefes aldı.

"Gayet te açık konuştum halbuki. Seulgi'ye aşığım ve patronun olarak onu bana ayarlamanı istiyorum ve sende her çalışanın yapacağı gibi sana söylediğimi yapmakla yükümlüsün."

"Bak gerizekalı! İlk olarak  sen benim patronum falan değilsin önce şunu bir kavra. İkinci olarak sen bana bu şekilde emir veremezsin. Buna hakkın yok. Üçüncü olarak  ne halin varsa gör. Umrumda değil. Son olarak ta Seulgi'yi de unut o senin gibi biriyle birlikte olacağına Jackson'ın ilginç deneyleri sayesinde ölmeyi yeğler. Umarım anlamışsındır." Dedim kaşlarımı havaya kaldırıp alayla baktım ona. Sırıtmayı da ihmal etmeyip.

"Şaka yaptım be cadı! Sende ne dolmuşsun bana." Dedi ardından da kahkaha atmaya başladı. Doktor kendi haline bırakın demiş olmalı herhalde.

Ona olan tuhaf bakışlarımı fark edince öksürüp ayaklarını masadan kaldırdı. Ciddileşip konuştu kaşlarını çatmayı da ihmal etmeyerek.

"Tamam ciddileşelim öncelikle bugün ki tavrım için sana bir özür borçluyum. Pezevenkçe davrandım." Kesinlikle öyleydi.

"Sadece şaka yapmaya çalışıyordum ama kendimi yerde bulunca anladım ki senin sevgilin pekte şaka kaldıramıyor."

"Konu ben olunca öyledir benim sevgilim." Dedim gülümseyerek. Bir süre yüzüme baktı ardından gülümsedi ve yüzünü çevirip ekşiltti.

Görmediğimi mi sanıyordu?

"Seulgi konusunda da umarım ciddi değilsindir." Dedim karşısındaki koltuklara doğru ilerleyerek.

"Hayır tabiki ciddi değildim. Öyle bir şey olsa sans niye söyleyeyim ki? Ben sadece özür dilemek için çağırdım seni. Birde Jungkook'tan da özür dilemem gerek ama anlaşılan Jahyeun onu hiçbir yerde bulamamış olmalı ki hâlâ görünürde yok." Demesi ile kapının çalması bir oldu. Gülümsedim.

"İyi insan lafının üstüne gelirmiş." Dedim keyifle.

"Umarım o iyi insan beni görünce de iyi kalabilir.... Gir!" Dedi tereddütle.

Kapının açılmasıyla içeriye giren Jungkook ile göz göze geldim. Bir süre bakışlarını benden çekmedi ardından Taeyong'a çevirdi bakışlarını kaşlarını çatarak içeri girdi arkasından da kapıyı kapatmayı ihmal etmeyerek.

"Ne oluyor burada?" Diye sordu derin bir nefes alarak.

"Otursana sevgilim." Dedim tam karşımdaki boş koltuğu göstererek. Bakışlarını bana çevirmeden oraya doğru ilerledi. Sakinleşmek için tekrar derin bir nefes aldı ve bakışlarını ben ve Taeyong arasında gezdirdi.

"Hayaller Catherine'ken birde hayatlara bak." Dedi oflayarak. Taeyong Jungkook'un sözlerine güldükten sonra ciddileşip konuşmaya başladı.

"Öncelikle seni buraya çağırmamın nedeni özür dilemekti. Senden önce de cadıdan özür diledim. Bugün yaptıklarım hakikaten de biraz  -bakın biraz diyorum yine olsa yine yaparım- dangalakçaydı."

"Ha şunu bileydin!" Demdi Jungkook sırıtarak. Taeyong göz devirip devam etti.

"Uzun lafın kısası özür dilerim." Dedi ikimize de bakışlarını tek tek gezdirerek.

"Bitti mi?" Diye sordu Jungkook. Taeyong başıyla onaylayınca da ayağa kalktı.

"Hadi güzelim. Burada işimiz bitti gidelim." Dedi. Benimde kalkmam ile Taeyong'da kalktı.

"Bir şey demeyecek misiniz?" Diye sordu bize şaşkınlık ile bakarak.

"Ne dememizi istersin?" Diye sordu Junngkook alayla ardından onun cevap vermesini beklemeden odadan çıktı beni de peşinde sürükleyerek.

-The I-Land-Where stories live. Discover now