"Anlaşıldı Teğmen. Bir dahaki sefere böyle bir durumda destek ekip istemen daha iyi olur."

Mert adama baş onayı verse de neden böyle bir tavır aldığını anlamamıştı. Yarbay onun kararlarını bu zamana kadar hiç sorgulamamıştı.

Yarbay karakola geri girdiğinde Mert bir süre arkasından bakıp dağlara doğru ilerlemeye başladı. Telsizini eline aldı. Askerlerine ulaşsa iyi olacaktı.

###

Yağız peşinde sürükledikleri iki teröristle karakolun bahçesine girdiğinde herkes onları bekliyordu. Mert'in baş işaretiyle teröristleri kilit altına almışlardı. Yarın ilk uçakla cezaevine yollanacaktı.

Mert ve Neşe Yağız'dan olayları dinlerken Çağan hırsla onlara yaklaştı.

"Komutanım bunları niye cezaevine gönderiyoruz? Öldürelim gitsin!"

Mert'in sert bakışları Çağanı buldu.

"Saldırıda bulunmamışlar."

"E fırsatları olmadı ki komutanım. Adamlar çiftleşmekle meşguldü."

Neşe'nin dehşete düşmüş yüz ifadesi ve iğrendiğini belli eden sesiyle Çağan ellerini kaldırdı.

"Hiç kusura bakma yavrum. Onları sen öyle görseydin Yağız gibi kusardın yol boyu sen de!"

Neşe daha fazla dayanamadı ve göz devirerek yanlarından uzaklaştı.

Yağız gülerek adamın kolunu dirsekledi.

"Oğlum ne saçmalıyorsun sussana kızın yanında!"

Çağan sırıtsa da Mert'in bakışları yumuşamamıştı bile.

"Saçma sapan konuşmayı kes de git dinlen. Sakın aptallık edip esirlere yaklaşma. Yarbayın emri yarın gönderilecekler."

Çağan memnuniyetsizce homurdandı ama başıyla onayladı. Yağız da olayın geri kalanını anlattığında dağılmışlardı.

Mert karakolun arkasına doğru yürümeye başladı. Biraz kafa dinlemek iyi gelecekti. Haftalardır olaylar bitmiyor üst üste denk geliyordu. Sürekli değer verdiği insanlar zarar görüyor hatta yaşamını yitiriyordu. Ufak yaraları sarardı ama ya ölümcül olanlar? Devran'ın başında çaresizce oturduğu o dakikaları düşündü. O çaresizlik hayatının sona ermesi kadar çözümsüzdü. İlerledi ve bir taşın üzerine oturup sigarasını yaktı.

Bu mesleğin bedeli de bu değil miydi? Bunları bile isteye gelmemiş miydi buralara? O halde ne diye mızmızlanıyordu yüreği? Nasıl huzurlu bir hayatın hayalini kurmaya cüret ediyordu? Gözlerini kapattı. Onun sarışını, o ve güzel bebekleri. Çok mu imkansızdı?

"Bu yakışıklı adam neden üzgün acaba?"

Duyduğu sesle başını kaldırıp ona yaklaşan Eda'ya baktı. Eda ona gülümseyince yana kayarak ona yer açtı.

"Buyrun Üsteğmenim."

Eda adamın yanına otururken omuzundan destek aldı.

"Eda yeterli Mert."

Kızın samimi tebessümüne karşılık vermek istese de yapamadı. Şuan yanında görmek istediği yüz Üsteğmeninki değildi.

Adam cevap vermeyince Eda elini uzattı. Mert kadının eline anlamsız bakışlar atarken Eda elindeki sigarayı işaret etti.

"Bir tane de ben alabilir miyim?"

Mert başını salladı ve cebinden çıkardığı paketi kıza doğru uzattı. Eda bir tane çekip dudaklarına götürdüğünde yine Mert'in uzattığı çakmakla yaktı.

Mert tekrar önüne döndüğünde Eda hala gözlerini adamdan çekmemişti. Gecenin karanlığı bile yüzünün keskin hatlarını saklayamıyordu. Bu kadar yakışıklı olmasaydı ondan vazgeçmesi daha kolay olabilirdi. İçine çektiği dumanı adama doğru üfledi.

"Komiser... güzelmiş."

Kadının duraksayan sesiyle Mert ona döndü. Nereden öğrenmişti?

"Şaşırmana gerek yok. Kim olsa anlar ona nasıl baktığını."

Mert bir şeyler söylemek istiyor ama söyleyecek doğru kelimeleri bulamıyordu. Başını sallamakla yetindi.

"Neyi merak ediyorum biliyor musun Mert? Onda olup da bende olmayan ne var?"

Mert derin bir nefes aldı. Yine mi bu mevzu? Kapattıklarını düşünmüştü.

"Eda biz bu konuyu kapattık."

"Sen kapattın Mert, ben değil."

Mert elindeki izmariti dağlara doğru fırlattı. Bu kadına ondan vazgeçmesi için daha ne demesi gerekiyordu?

"Sen benim kardeşimden farksızsın."

Eda sinirle güldü.

"Yapma ama Mert. Benim sana yaklaşımımı en başından beri biliyordun. Sadece ilişki adamı olmadığın için benden uzak durduğunu sanmıştım. Oysa sen sadece benden uzak duruyormuşsun."

Kadının kırık çıkan sesi Mert'in yüreğini sızlatmıştı. Eda'ya karşı hiçbir zaman kaba olmamıştı ve olmaya niyeti de yoktu. Gözleri dolmuş kızın yanağına elini uzattı ve şefkatle okşadı.

"Yapma böyle. Kardeşimden ayırmadığım birine başka gözle bakmamı bekleme benden. Sen daha iyilerine layıksın."

Eda bir an yüzünü adamın avucuna dayadı. Ona acımasını istemiyordu. Sadece merak ediyordu. O kadında olan neydi?

"Evet biz beraber büyüdük sayılır. Yani seni benden iyi tanıyan hiçbir kadın yok Mert."

Elini uzatıp yanağındaki adamın elini tuttu. Şimdi gözlerinden yaşlar süzülmeye başlamıştı.

"Yaralarımız aynı. Annesizliğimiz, çaresizliğimiz, zorluklarımız aynı. Ne zaman üzgün olsan, umutsuz olsan ben yanındaydım. Olmaya da devam edeceğim. Yıllarım seninle geçti. Sen bana her şey oldun ve ben kimseye bakamadım bile. Senden sadece beni görmeni istiyorum. Ne kadar uyumlu olduğumuzu sen de göreceksin."

Adamın bakışları kadının yüzünde donmuştu. Eda onun gözlerindeki kafa karışıklığını görebiliyordu. Buna sevinmeli miydi?

Mert kızın gözyaşlarına daha fazla dayanamayıp kolunu omuzlarına doladı ve kızı göğsüne çekti. Eda ona sıkıca sarıldığında derin bir nefes aldı. Eda haklıydı. Bu zamana kadar her anında yanında Eda ve babası olmuştu ve Eda yıllarca onu sevmekten hiç vazgeçmemişti...

TEĞMENİMWhere stories live. Discover now