1.Bölüm

238 19 31
                                    

Aynadaki yansımama bakarken ağlamamak için kendimi çok zor tuttum. Etrafımda insanlar olmasaydı umrumda olmazdı, muhtemelen o an bile ağlayamazdım yine de kendimi mutsuz etmeyi sürdürür ve bir şekilde içimi boşaltırdım. Ancak sağımda Hyunjin canlı yayın açmış ve tüm anı insanlarla paylaşmaya başlamıştı. Bu yüzden gülümsedim ve kameraya dönüp saçıma dokundum.

Hyunjin, "Gerçekten çok güzel oldu," derken bir yandan saçıma dokundu. Yumuşak bir şekilde kafamı salladım. "Millet bir süre pamuk şekeri Jisung'u göreceksiniz. Saçını cidden yemek istiyorum."

İğrenç olmuştu. Kelimenin tam anlamıyla nefret etmiştim, hangi akıl ile yakışacağını düşündüğümü bile bilmiyorum ve aynaya bakmak bile istemiyordum. Kimsenin moral düşüklüğümü görmesini de istemiyordum, bu yüzden kahkaha atmaya kendimi zorladım. Günün sonunda insanlar benim memnuniyetsizliğim ile uğraşmak zorunda değildi. "Gerçekten güzel oldu," dedim ve kameraya bakarken saçımı düzeltmeye koyuldum. "Ve tüm bu prosedür boyunca fanlarımızın beni izlemesi de çok mutlu etti."

"Neredeyse üç saat oldu." Hyunjin oyuncu bir tavırla kamerayı elime tutuşturdu ve omuzlarını yuvarladı. "Sabahtandır kamerayı tutmaktan kol kası yaptım."

"Hemen göster bize."

Pazılarını göstermek için gömleğinin manşetlerine doğru hareket ediyormuş gibi yaptı ama sonra kahkaha atarak gömleğini düzeltti. "Şu an kol kaslarım yeni oluştu, bu yüzden nihai sonuç için bir sonraki yayını beklemeyeliz."

"Ah, demek öyle. Şu anki hali de iş görebilir." Konu ne kadar benden uzaklaşırsa o kadar mutlu olacağımdan devam ettim. "Hatta şu an gösterirsen 'ah o kadar da havalı değilmiş' deriz ve sen bir sonraki yayında son halini gösterirsin ve hepimiz şaşkına döner, seni tebrik ederiz."

Düşünüyormuş gibi bir ifadeye bürünürken kafasını salladı. İki durumu karşılaştırıyormuş gibi ifadesini bir süre daha sürdürdü. "Ben yine de bir sonraki yayında göstereceğim. Sabırlı olmayı öğrenmeliyiz, değil mi millet?"

"Sen öyle diyorsan," Gülümsedim ve kameraya geri döndüm. Saçımı gördüğüm an suratım otamatik olarak kasılıyordu ama bunu gizli tutmak için elimden geleni yapmaya çalışıyordum. "O zaman yayını burada kapatalım ve sen bir sonraki yayın için hazırlanma sürecine başla."

"Hey!" Hyunjin Bana karşı çıkarcasına bağırdı.

"Pekala millet, üç saat boyunca saç boyama serüvenine dahil olduğunuz için teşekkür ederim. En yakışıklı halimle karşınıza çıkmaya devam edeceğiz. Görüşürüz!"

Hyunjin arkadan tüm benliğiyle el sallarken, "Bay bay!" diye bağırdı ve yayını sonlandırdım. Suratımdaki sahte sırıtış uzaklaşmak istemiyormuş gibi bir süre daha yerini korudu.

Hyunjin omzuma dokunup, "Hey, gerçekten çok güzel oldun. Sen de beğendin mi?" diye sorana kadar da gülümsemeye devam ettim.

İfadem değişti ama çok küçük bir değişiklikti ve muhtemelen Hyunjin bunun farkında bile değildi. Ona yalan söylemek istemiyordum ama üzerime düşüp beni güzel olduğuna inandırmasına da katlanmaya halim yoktu. Aynaya dönüp baktım ve gözlerimi kısarak gülümsedim. "Bir süre alışmam lazım herhalde." dedim.

Hyunjin beni motive etmek için omzuma dokundu. "Güzel bir makyaj, iyi bir şekillendirici ve renkli kontak lensler ile kendini görmeyi bekle. İşte o zaman ne kadar mükemmel gözüktüğünü anlayacaksın."

Modumu yükseltmek için uğraşması beni daha da üzmüştü. Böyle bir hakkım yoktu, ne sikime piçlik yapıyordum.

"Doğru diyorsun, şimdiki haline bile alışmaya başladım ya," dedim.

Hyunjin bana katılarak gülümsedi ve sonrasında eşyalarını toplamak için yanımdan ayrıldı. En sonunda rahat bir nefes aldım ve çenemdeki acıyla sarsıldım. Bunca zamandır kendimi sıktığımın farkındaydım ama dişlerimin bile sızlayacağı kadar olduğunu düşünmemiştim. Aynaya tekrar döndüm ve kendimi rahatlatmak için gülümsemeye çalıştım. Enkaz gibi görünüyordum ve bu ne yazık ki sadece saçımla alakalı değildi. Onun da oldukça katkısı vardı ama esas sorun ne yaparsam yapayım kendimi tam hissetmemle alakalıydı. Sanki her şey üst üste geliyor ve-

"Hadi, acele et." Menajerin sesi beni gerçekliğe çevirdi ve şükürler olsun ki içimin çürümüşlüğüyle tüm yol beynimi yormamı engelledi. "Toparlanıp yurda geri dönmemiz ve ardından pratiğe geçmemiz gerekiyor." dedi.

"Hemen hazırlanıyorum."

Telefonumu koyduğum yeri hatırlamaya çalışarak bir süre etrafa bakındım ve en sonunda pantolonumun cebinde olduğunu fark ettim. Bunu bile dert edecek bir haldeydim ama acele etmem gerçeği sayesinde görmezden gelebildim.

Arabaya doğru ilerlerken bildirimlere bakındım ve bir mesaj bir süre adımlarımı yavaşlatmama neden oldu.

Minho Kişisel: Güzel gözüküyorsun.

Bok gibi hissediyordum yine de onun bir suçu yoktu ve bunu da biliyordum.

Jisung: Teşekkür ederim. Ben de beğendim.

Minho Kişisel: Evet, o yüzden güzel olduğunu söylemem gerekti.

Beğenmediğimi anlamıştı. İç çektim. Grupta birkaç kişi diğerlerinden daha iyi gözlem yapıyordu, bunu inkar edemezdim. Minho hyung da onlardan biriydi. Yine de ona beğenmediğimi sesli olarak söylemediğim sürece bana gerçek düşüncesini söylemeyecekti. Ben ne dersem ayna gibi yansıtacağını biliyordum.

Cevap vermedim ve kolay okunan ifademi düzeltmem gerektiğini düşünmek üzere arabaya bindim.

it's your life to ruinWhere stories live. Discover now