1

208 28 25
                                    

(Yeniden hepinize merhaba! İnstagramda sizlerin seçtiği karakterlerle birlikte böyle güzel bir kitaba başladık. Hepinize iyi okumalar dilerim. Buyrun başlayın o zaman <3)

(Yoon Jaehyuk'un ağzından)
Elimdeki dibi görünen içki bardağını hafiften salladım. Kokusu burnuma hükmederken gözümün önünde ve her an ayaklarımın altında ezilmeye mahkum Tokyo'nun manzarasına baktım. Kadehi dudaklarıma değdirip bir yudum daha aldım. Kendimle başbaşa kalmaya dalmıştım ki kapım tıklatıldığında daşımı hafifçe arkama çevirdim.

-Gel, diye seslendim. Kapı açılınca duyduğum topuklu ayakkabı sesiyle bana yaklaşan sekreterimi görmek için ona doğru döndüm.

-Yeon Chang geldi efendim, dedi. Kadehimi masama bırakıp oturdum.

-Bugün çok güzel görünüyorsun, diyerek gülümsedim. Başını mahçup bir edayla eğdi ve gülümsedi. Bu onun bir çeşit kelimesiz teşekkürüydü.

-Söyle gelsin. Gelsin de bakalım bize ne haberler getirmiş, dedim ve onu iki parmağımla geri gönderdim. O çıkar çıkmaz içeriye Chang girdi.

-Uzun zaman olmuş. Bize ne haberler getirdin? O güzeeel...sürgün edildiğimiz şahane ülkemiz nasılmış, dediğim zaman önce bana selam verdi. Sonra yeniden dikleşti.

-Her şey olduğu gibi. Kore'de bıraktığınız adamlar çalışıyor. Giriş yasağınızın olduğu belgeyi incelettim. Yasağınızın süresi dolmuş, af çıkmış. Bir avukat tutup sicilinizi de temizlettim lâkin kötü bir haberim var. Şu sıralar yükselişte olan bir şirket var. Şirketimiz gibi o da genç sporculara sponsor olan bir spor şirketi, dediği zaman onu elimle susturdum. Dikleşerek oturdum ve parmaklarımı birbirine geçirip başımı eğdim. Kendimi tutamayarak güldükten sonra yüzüne baktım. Gözlerini buldum. Bana hesap vermek zorundaydı.

-Benim bundan neden şimdi haberim oluyor güzel Yeon Chang, diyerek oldukça sakin bir tavır sergiledim.

-Benim hatam efendim, erken haber vermeliydim. Ama bu kadar popülerliği yoktu. Son zamanlarda büyük şirketlerle iş birliği yapmaya başladı. Ani ve büyük bir yükseliş gösterdi. Gençlik şirketleri arasında 2.sıraya yerleşti bile. Ekonomistler böyle giderse bize rakip olacağını söylü- konuşmasını sürdürecekken onu sesimi yükselterek susturdum.

-O zaman rakipleri eleyin Chang. Gerek sinsice...gerekse alenen. Anlıyorsun değil mi? Çık şimdi, diyerek onu odamdan kovdum. Derince nefes alıp sekreterimi çağırdığım zile bastım. Anında odamda belirmişti.

-Buyurun efendim.

-Chang'ın bahsettiği şirketle iletişime geç. Onlarla yapabileceğimiz herhangi bir iş birliği için düşün taşın. Sonra da gel beraber içelim. Tamam mı?

-Peki efendim. Sizi haberdar edeceğim.

-Çekilebilirsin, dediğimde selam verip çıktı. Ben de masanın üzerinde kalan içkimin son yudumunu alıp arkama yaslandım. Kimse benim rakibim olamazdı.

(Park Jihoon'un azğından)
Cezaevinden çıkalı 2 yıl olmuştu. Çıkar çıkmaz eski birikimlerimi yatırıma dönüştürüp önce hissedar, 2 ay içinde de şirket sahibi olmuştum. Bir buçuk yıl sonra da şirketim adına ilk büyük anlaşmayı yapıp yükselmenin tadını damağımda hissetmiştim. Son altı aydır da bu tat damağımı bırakmamıştı. Odamdaki koltukta dergileri incelerken bacak bacak üstüne atıp şarap yudumluyordum. O an kapım aniden açıldı. Başımı kaldırıp baktım, o gelmişti. Kapımı böylece açma özgürlüğünü ancak ona verebilirdim. Bir katil bile olsam her gün beni cezaevinde görmeye gelen, cezaevine girmeden önce de beni hayata bağlayan ve huzur veren tek şey, Mieun. Başını kapıdan içeri sokup eğmiş, yere eğilen saçları ile bana gülümsüyordu.

-Girebilir miyim, diye sordu.

-Sorman hata, diyerek cevapladım ben de. Güldü ve içeri gelip kapıyı kapattı. İçerden çıktıktan sonra bir ilişkimiz olmuştu ve şu an bu ilişkinin 2 yılını kutluyorduk. Yanıma gelip oturunca alnına güzel bir öpücük bıraktım.

-Hoşgeldin. Bugün erken çıkmışsın?

-Evet, okulun düzenlediği bir piknik etkinliği vardı. O yüzden veliler çocuklarını erkenden almaya geldi. Piknik alanına gitti hepsi.

-Sen neden gitmedin?

-Görevli hocalardan değildim. Ben de sevgilimin yanına geldim. Hata mı etmişim yoksa?

-Evet, yorgunken evde dinlenmelisin. Benimle yeterince ilgileniyorsun zaten.

-Jihoon Bey! Unutuyorsunuz...bu benim işim, dedi ve güldü. Ben de gülümsedim ve kalkıp ona da bir kadeh getirdim. İkimize şarap döktüm ve içmeye başladık. Havadan sudan sohbet ediyor, ara sıra öğrencileri hakkında konuşup ne kadar tatlı olduklarından bahsediyorduk. Sonra kapım çalınca durdu ve kapıya baktı.

-Gel, diyerek izin verdim. Sekreterim içeri geldi. Gülümsedi ve el salladı. Diğer kızlar gibi kıskançlık taslamıyor, aksine iş yerindeki bütün kızlarla iyi anlaşıyordu. İşte böyle temiz kalpli ve hayranlık uyandıran bir kızdı.

-Söyle, dediğimde birbirlerine gülümsemeyi kestiler.

-Japonya'da genç sanatçılar için bir şirket. Aurora. Bizim gibi, gençlere sponsor oluyor. Az önce bizimle iletişime geçtiler. Ortak bir program için görüşme ayarlamak istiyorlar. Programınızı inceledim. Bu ayın 30'unda boş bir vaktiniz olduğu için görüşmeyi kabul ettim, dedikten sonra önüme de bir dosya bıraktı. Elime alıp dosyayı inceledim.

-Şirketi de soracağınızı bildiğim için araştırdım. Gençlere sponsor olan dernek türü şirketlerin başında geliyor. Çok fazla hisseye sahip ve ekonomistlerin zirvede tuttuğu güçlü bir şirket. Muhtemelen bu dönemki yükselişimizden de haberdar, dediği zaman başımı salladım. Dosyayı önüme geri attım.

-Eğer bahsettiğin kadar güçlü ve iki milleti de ilgilendirecek kadar iyi bir proje teklifinde bulunuyorsa görüşmeye gerek bile yok. Çalışma prensibimi biliyorsun. Tekliflerini dinle. Eğer bizim lehimize bir sistemse kabul et gitsin. Bu ayın 30'unda Bayan Lee ile vakit geçirmek istiyorum. Çekilebilirsin, dediğimde beni saygı ile selamladı ve gülümseyerek odadan çıktı. Mieun koluma girdi.

-Güzel bir teklife benziyor. Keşke görüşme ayarlasaydın.

-Ben Bayan Shin'e güveniyorum. Hem uzun zamandır birlikte vakit geçiremedik. Benim boş vaktim senin haftasonu tatilinle çakışıyorsa...bunu değerlendirmemiz gerek değil mi, dediğimde gülümsedi ve başını salladı. Sonra tekrar bardaklarımızı doldurdum.

(Yoon Jaehyuk'un ağzından)
Sekreterim tekrar kapıyı çalarak içeri geldi.

-Görüştüm efendim. Önce bu ayın 30'una görüşme ayarladılar lakin sonra tekrardan arayıp projenin detaylarını istediler. Onlara bu projeyi anlattım, diyerek elindeki dosyayı masama koydu. Dosyayı inceledim.

-Geçen yıl gerçekleştirmeyi düşünüp sonra iptal ettiğimiz proje. Sevmiş gibi görünüyorlar. Öyle ki hemen kabul ettiler. Bir ay içinde başvurular olacak, sonraki ay onaylanacak ve bir sonraki ay da turnuvaya katılanlar duyurulup turnuva bir hafta içinde başlayacak. Kaba taslak proje takvimi bu, dediği zaman başımı salladım.

-İyiymiş. Duyurulara başlansın o zaman. Bana da en yakın uçak biletini al ki gidip şu şirketle yüzyüze görüşelim. Bol bol broşür hazırlatalım. Şimdilik sosyal medyalarda duyurusu yapılsın, dediğimde başı ile beni onayladı ve çıktı. Önümdeki dosyanın kapağını inceledim. O kadar zevk veriyordu ki bu savaş bana...bunu kelimelerle anlatamazdım.

(Park Jihoon'un ağzından)
Saatler sonra akşam yanına geleceğime dair söz vererek Mieun'u dinlenmesi için eve gönderdim. Masamda oturmuş Aurora şirketi ile yapacağımız projenin dosyasını incelerken aklıma geldi ve sekreterimi çağırdım.

-Bayan Shin! Şu Aurora şirketini en yakın zamanda şirketimize çağır da misafir edip bunun duyurusu hakkında konuşalım. Baksana, başvuru için bir ay tek var. Geç kalmamak en iyisi. Şimdilik sosyal medyalarda duyur sen. Resmi belge imzaladıktan sonra daha ilerisini duyururuz zaten, dediğimde başı ile beni onayladı ve bana kocaman gülümseyip çıkıp gitti. Ben de arkama yaslanıp derince nefes verdim.

Yeni bir işe imza atacak belki de büyük ses getirecektik...

STRUGGLEWhere stories live. Discover now