53. Hazel'den Sonraki Micheal

700 33 0
                                    

(Bu kısım Micheal'ın bakış açısıyla anlatılacaktır)

Gitmişti. Benden bir daha geri dönmemek üzere gitmişti. Bu beni mahvediyordu. Onun ruh eşiydim, ama hiçbir zaman Lucifer ile aralarındaki şeye sahip olamayacaktık. Onun için doğru tercih ben olsam da olmuyordu. Onun yerini alamazdım, sevgi zorlanamazdı. Sevgi sadece içinde güzellikleri barındırmalıydı, zor ve sevgi kelimeleri bile yan yana durmamalıydı. Kabullenmeliydim. Asla Lucifer olamayacaktım. Eskiden beri aramızda var olan saygın mücadele artık saygın olmaktan çıkmıştı. Saygıyı da kaldırıp, atmıştık. Aramızdaki savaş bıktırıcı, yıpratıcı, düşmanca hale gelmişti.

Eskiden normal kabul edilebilecek çekişmemiz daha onurluydu, ama artık sadece kazanma ve zaferin olduğu yıkıcı bir savaştı. Ödül Hazel'dı. O öyle görmediğini söylese de Hazel'ı asla ortaya koymayacağını söylese de onu kazanmak, geri almak için intikam almamış mıydı? Yanımda iyi, huzurlu ve mutlu olduğunu bilirken, bunu yapmamış mıydı? Hayır, kendimi kandırmayacaktım. Erdemlerim ve değerlerim olmazsa, tutunacak neyim kalırdı? Ona ne kadar kızsam da yanlış yapmıştım. Doğru amaçlarla da olsa kaç kere yalan söylemiş, kaç kere kandırmıştım Hazel'ı. Üstelik onları ayırmış sayılırdım, Lucifer da gelip intikamını almıştı. Herkes, Hazel'ı zorunda bıraktığımı, hamlemin acizliğini, sevgi karşısında yaptığım zavallıca boyun eğişi görmüştü.

İlk defa çok utandım. Şu ana kadar yaptığım her şey ile gurur duyan ben, Tanrı'nın huzurunda tüm bu yaptıklarım ve herkes bunlara şahit olduğu için çok utandım. Yaptığımız şeylerde kendimizi haklı görmek, yeri geldiğinde mazeretlere tutumak kolaydı. Zor olan kendimizi ve hatalarımızı bir başkasının gözüyle incelediğimizde, yüzümüze çarpan gerçeklerin acılığıydı. Lucifer'ın karşısında sessiz kalışım, bir şey yapamama sebebim buydu. Keşke Hazel'dan özür dileme şansım olabilseydi, ama artık beni görmek istemezdi.

Hatalarım ve gerçekliğin yalın hali karşıma dikildiğinde, kendime gelmekten ziyade acılarım derinleşti. Eskisi gibi olamayacaktım. Şimdiden daha içe kapanık ve suratsız biri olmuştum. Kaç gündür görevlerimi de aksatıyordum. Bu hemen aşabileceğim bir konu ya da durum değildi. Hayatım ellerimden kayıp gitmişti. İnsanlar, yas sürecini bazen yıllar geçse de atamıyorlardı. Ben de bir ölümsüz olmama rağmen, çok zorlanıyordum. Hazel'ın gidişi, hayal kırıklıkları, kızgınlıklar, üzüntüye dayanmaya çabalıyordum, ama yıkılmak üzereydim.

Bu süreç ne kadar sürer ya da biter mi? Bilmiyorum. Sanki dünyamdan güneş çekilmişti ve bir daha da hiç doğmayacaktı. Hazel'dan önce gördüğünü sandığım gözlerim, o ışıkları da yanında alıp götürünce kör olmuştu. Her gün içimdeki sonsuz akşama uyanıyordum, kalbim ve ruhum karanlığın, zihnim Hazel'ın esiri haline gelmişti. Onun sevgisi hiç bitmeyecekti, azalmayacaktı. Benim olmayacağını bildiğim halde kalbime söz geçiremiyordum. Ondan vazgeçemiyordum. Papatyam, keşke her şey daha farklı olabilseydi... Belki Lucifer olmasaydı bir şansım olabilirdi. Lucifer... Neden hep seninle sınanıyordum? Neden her şeyin altından sen çıkmak zorundaydın? Aynalarda bile gördüğüm tek rakip neden sendin?

Hayatımın her alanında hep onunla sınanmıştım. Ama bu son sınav, aşk beni bitirmişti. Olmuyordu, Lucifer'a yenilmeyi kabullenemiyordum. Hazel'ı onun yanında, kollarında düşünmek... Tanrım, dayanılmaz bir işkenceydi. Bir de bunların üstüne aşağılamıştı, intikam planıyla tek bir hamlede yerle bir olmuştum. Öfke ya da utancımdan hangisinin daha büyük olduğundan emin değildim. Canım, birçok açıdan çok yanmıştı. Kendimi tam bir kaybeden gibi hissetmemi sağlamıştı.

O günden beri, hiçbir şey yapmadan, yapamadan pencerenin önünde oturuyordum. Beklediğim bir şey yoktu, kimsenin dönmesini beklemiyordum. Öylece oturup, saatlerce dışarıyı izliyordum. Hazel, kandırılmamdan daha büyük bir yaraydı, onun bıraktığı koca boşlukta bir hiçliğe dönüşüyordum. Barachiel birkaç kere konuşmak için odama gelmişti. Ama konuşmayı geçtim, yerimden kalkmaya bile mecalim yoktu. Beni hastalık, yıkım, ölüm hiçbir şey durduramazdı. Güçlü bir ölümsüzdüm. Böyle yaratılmıştım. Ama tek bir kişi beni aynı anda hasta edip, yıkmış, öldürüp, sonsuz bir karanlığa hapsetmişti. Keşke ondan nefret edebilseydim. Bunu bile başaramayacak kadar çok seviyordum onu. Tüm bunların sebebinin ben olduğumu bilirken, ondan nasıl nefret edebilirdim ki?

RUH LEKESİ(düzenleniyor)Where stories live. Discover now