36. Papatyalar

752 36 0
                                    

Gözlerimi açtığımda bir an rüya mı hayal mi gördüğümün ayrımını yapamadım. Ah Micheal, rüyam gerçekten yaşandı mı? Yaşanmasa bu papatyalar neyi ifade ediyordu? Bana bunu mu anlatmaya çalışıyorsun? Benden uzak olduğunda bile yakın olduğunu mu belirtiyorsun? Bir gün bu işin doğrusunu öğrenebilecek miydim?

Kafamdaki bir sürü soruyla, gergin bir şekilde banyodan çıktım. Bornozumla yatağa oturdum. Kafam karmakarışıktı. Celine uyuyabileceğimi düşünüp, saten bir gecelik çıkarmıştı. Geceliğin bacak dekoltesi vardı. Geceliği giyip, yatağa uzandım. Kapı çaldığında gözlerimi açtım ve bulunduğum yeri bir an tanıyamadım. Serafimler Evi'ne geldiğimi hatırlayınca, komodindeki saate gözüm ilişti. Daha 7'ydi. Kim gelmiş olabilirdi? Kapıya beni taşımakta zorlanan bacaklarımla sürünerek yöneldim.

- Kimsiniz?

- Hazel.

Micheal'dı. Hayır, şimdi değil. Lütfen. Michael sadece git. Şimdi seni göremem, hatta bir süre göremem. Yalvarırım git.

- Gidemem, seni görmem gerekiyor, fazla kalmayacağım. Yalvarırım, lütfen kapıyı aç. Söylemem gereken bir şey var.

- Dinlemek istediğimi sanmıyorum.

- Lütfen.

Sesi fısıltı gibi çıkmıştı. Neden benim zafiyetimdi? İçimdeki acı yoğun karanlıkla hücum ederken, nefes alamadım. Gözlerim karardı, bayılmışım. Gözlerimi açtığımda Micheal'ın yanımdaydı, yatakta yatıyordum. Celine başıma ıslak bez koyuyordu. Gözlerim tam açılmamıştı. Yavaşça kendime gelirken, sesini duydum.

- Tamam Celine kendine geliyor, şimdilik gidebilirsin. Gerekirse seni çağırırım. Akşam yemeğini hazırlatabilirsin, ama hafif şeyler olsun.

- Tabi Lordum, nasıl isterseniz.

Gözlerimi açtım. Endişeli gözlerle bana bakıyordu. Celine çıkıp, kapıyı arkasından kapattı. Bir türlü sevemediğim o gri bulutlar gözlerine yerleşmişti. Beni seviyor muydu yoksa sadece pişman mıydı? Artık neye inanacağımı şaşırmıştım. Ani bir hareketle kalkmaya çabalayınca, başım yine döndü. Beni daha sıkı tuttu, yatağa bastırdı. Soru soran gözlerle Micheal'a baktım.

- Ani hareket etmemelisin.

İçimdeki öfkeyle ona donuk bir şekilde baktım. Beni sevmeyen biri neden benim için endişeleniyordu?

- Seni çok seviyorum. Beni bu şekilde yargılamaktan vazgeç.

Kafamı çevirdim, yüzünü görmek istemiyordum. Elini çeneme götürdü, yüzümü zorla ona çevirdi.

- Merak etme, seni daha fazla sinirlendirmek ya da üzmek için gelmedim. Konuşmak istemiştim, o sırada yere düştüğünü duydum. Kapıyı açtığımda bayılmıştın. Seni yatağa taşıdım ve Celine'den yardım istedim.

- Teşekkür mü etmeliyim?

Derin bir iç çekti, başını yere eğdi. Elini çekti, suratında yorgun bir ifade belirdi.

- Teşekkür beklemiyorum Hazel.

- İyi, çünkü teşekkür etmeyeceğim. Ayrıca yanımda kalmanı da istemiyorum. Lütfen, bir an önce yanımdan git. Kibarca söylüyorum.

- Yapma.

Gözlerini anlık olarak kapadı, açtığında gözlerinden yağmurlar yağıyordu. Omuzları bile çökmüştü. Her zaman dik, mağrur duruşlu kişiye ne olmuştu?

RUH LEKESİ(düzenleniyor)Where stories live. Discover now