52. Hazel ile Lucifer: İkiz Alevi

712 35 0
                                    

Madem döngüsel bir düzende sürüyor tüm ilişkiler

O zaman son da başlangıç olsun...

Sabah uyandığımda Lucifer yanımdaydı ve uyuyordu. Bu bir ilkti. Genellikle yanımda olsa bile hep uyanık olurdu. Çoğunlukla da uyumadığını söylerdi. Belki de son olaylardan çok yorulmuş, tükenmişti. Sessizce yataktan kalkıp, banyoya gittim. Duş almak istiyordum. Banyoda lavanta kokulu duş sabunuyla şampuan görünce çok mutlu oldum. Papatya da güzeldi, ama lavantaları hep daha çok sevmişimdir. Lavantalar bana aitti. Papatyalar... Eski ve tanıdık acı yine de oradaydı, kendini hatırlatıyordu.

Kapıyı kapayıp, Lucifer'ı uyandırmamaya özen göstererek, kendimi ılık suya attım. Papatyaları düşünmek bile içimi sızlatmıştı. Sızı yerini öfkeye bıraktı, Micheal yine bana acı verecek bir şey yapmayı başarmıştı. Onunla olan ilişkimiz, aramızdaki bağ nedense bana daha da karmaşık gelmeye başlamıştı. Bir yanım ona öfkeliydi, diğer yanım ise karmaşanın esiriydi. Papatya kokusunu vücudumdan, en çok aklımdan hızla çıkartmaya çalıştım. Yine de... Düşüncelerim de hislerim gibi hızla yön değiştiriyordu. Dedikleri gibi beni kandırdıysa ya da kararıma karıştıysa, başka seçeneğim olmadığına inandırdıysa... Nereden bakarsam bakayım, bu durum da aramızdakiler de sadece bir karmaşadan ibaretti. Kördüğümdü.

Hikâyenin hep bir tarafını bilmek, hep canımı çok sıkmıştır. Bu sebeple kararlarımı hemen veremezdim. Her hikâyenin, taraf olanları kadar bakış açısı vardı. Herkes farklı bir bakış açısı getirirdi, bunun yanı sıra kişisel gözlem ve yorumunu da ekler. Bu yüzden hepimizin olaylar hakkında hatırladıklarımız bile farklı oluyordu. Yine de hikâyelere ön yargı en kötüsüydü. Hikâyenin tek tarafını bilmek ya da yargılamaya açık olmak, ön yargıları da beraberinde sürüklüyordu. Ön yargılar da algılarımızı kapatıp, hoşgörü ve empati yeteneğimizi elimizden alıyordu. Karşı tarafı dinlersek, ona bu şansı verirsek onun gözleriyle hikâyeyi görme şansı elde edebiliyorduk.

Herkes kendi penceresinden baktığı olayı, durumu ve yorumu savunmaya kalkarsa ve bir başkasını dinlemeye ya da anlamaya çalışmazsa ortada nasıl bir ilişki ya da iletişim söz konusu olabilirdi ki? Dinlemek önemliydi, bizleri geliştirir, anlamak da büyütürdü. Biz büyümezsek sadece egolarımız büyür, hep haklı olduğumuza inanır ve gelişemezdik. Dinlememek, olayın içinde olan tüm taraflara haksızlıktı. Onların anlatacakları belki de her şeyin akışını değiştirecekti. Ya da sadece onlar için önemliydi. O yüzden ön yargılar olmadan, yargılamadan ve eleştirmeden dinlemek gerekliydi. Hatta bazen sadece dinlemek yeterliydi. İnanıp inanmamak ise bize kalan bir durumdur. Öfkem, benden saklanan şeylere karşıydı. Micheal için de aklımın karışık olmasının nedeni, bu durum için bir açıklaması olup olmadığını bilmememden kaynaklanıyordu. Yine de bir açıklama istiyor muydum? Onu dinleyebilecek kadar önyargısız olmayı başarabilir miydim?

Su sıcağa dönmüştü. Lavanta kokusu tüm bedenimi sarmıştı. Kendimi çok iyi hissettim. Kaslarım gevşemişti. Durulanıp, suyu kapattım. Bornozumu giyip, duştan çıktım. Lucifer uyanmıştı. Gülümseyerek yanına geldim. Yatağa oturdum. Sırt üstü uzanmış, kollarını da başının altında birleştirmişti. Onun üstüne eğilip, burnunun ucundan, alnından, çenesinden, yanaklarından öptüm. Gülümseyerek beni kendisine çekti. Kollarının arasına hapsetti. Dudaklarıma yumuşacık bir öpücük bırakıp, saçlarımı kokladı. Gülümseyerek, kollarının arasından çıktım.

- Günaydın Lucifer.

- Günaydın melodim. Nasılsın?

- Çok iyi uyumuşum. Duş almak da iyi geldi. Lavantalı sabun ile şampuan harika hissettirdi.

RUH LEKESİ(düzenleniyor)Where stories live. Discover now