Şok olmuş bir ifadeyle bu acayip kadına baktım. Benim bile bilmediğim şeyleri nasıl biliyordu. Yani hiç dikkat etmediğim mesela ben her renk elbise giyerim hiçte sık sık pudra giymiyorum.

"Hiçte bile kulaklarım gayet iyi" Kulaklarımın iyi olmadığını biliyordum fakat kocaman felan da değildi onun yaptığı sadece abatmadan ibaretti.

"Bence saçlarınızı toplamamakla iyi yapıyorsunuz" birde öneride bulunuyor. Bu kadına şimdiden fazlasıyla sinir olmuştum.

"Sen beni sinir etmeye felan mı geldin? sensin koca Kulaklı"

Kadın kaşının tekini havaya kaldırmış bana bakıyorken iyice gerildiğimi hissettim. Bu şuan onunla tartışmamdan değildi. Yakın bir zaman önce bir düğün yapacaktık ve herkesin önünde rezil olmuştuk en iyisi benim gitmememdi ama nasıl olacak çok merak ediyordum.

"Bence gidin hem yakında kocanız olacak size kırılır"

"Ne dedin sen?"

"Törene gidin diyorum" Ellerimi alnıma sert şekilde çarptım.

"Çabuk yanımdan kaybol!"

Aklımı okuyor birde! Baş belası olmanın yanında akıl okuma gibi bir huyuda varmış bugün onu da öğrenmiş oldum. Bakalım bu kadınla ilgili daha beni ne bekliyor.

En iyisinin içeride beklemek olduğunu düşünerek odaya girdim. Zamanın geçmeyeceğini anlayarak kendimi yatağa attım.

"Olaamazz!" Beynimin içinde ciyaklayan bir ses ne kadar hoş olabilir ki...

Bende öyle düşünmüştüm. Sesi tüm odayı tırmalarken istemsizce yaptığım yerden kalktım. Başıma şimdiye kadar bu kadar büyük bir bela gelmemişti. Bu kadın tam anlamıyla "Belaydı".

Elimi susması anlamında sallamaya başladım. Tekrar ayağa kalkarak kıyafetimi ve saçımı düzelttim. Ben hareket ederken dikkatlice beni inceliyordu.

"Düşesim! " Ne var diye bağırmamak için kendimi tuttum. Ben kimseye bağırmazdım ama bu kadın sabrımı zorlarcasına uğraşıyordu.

Ayağını öteki ayağının önüne alarak selam verdi.

"Gene ne var?"

"Ben syona"

"Adını sorduğumu hatırlamıyorum"

"Adım değil zaten , adım irina bu sadece lakabım ve görevim"

Gözlerimi devirmemek için kendimi zor tuttum. O sırada eric heyecanla içeriye daldı. O kadını görünce yanıma temkinli yaklaşması gülmeme neden oldu.

Bakışlarını bile üzerinde tutmadı. Belliki daha önce tanışmışlardı.

"Tanışıyor musunuz?" Tanıştıklarını belli eden yüzü hiçte iyi bakmıyordu.

"Evet"

Daha fazla içimde biriken kahkahayı durduramadım ve güldüm. Ta ki o iğrenç ses duyulana kadar...

"Bence bir daha gülmeyin"

Bu sefer gülme sırası ericteydi. Sinirim tepeme çıkarken yüzümün kaskatı olduğunu fark ettim. Tekrar iğneleyici bakışımı yüzüme takarak konuşmaya başladım.

"Sana konuş dediğimi hatırlamıyorum"

"Ama-"

"Çık dışarı!" Gözlerimi eric'e diktiğimde hâlâ gülüğünü fark ettim. Koluna azıcıkta olsa vurdum. Gülmesini kesince içimde dönüp dolanan soruyu ona yönelttim.

Gücün İhtirasıWhere stories live. Discover now