Yemek bitince çocuklar televizyon izlemeye başladılar. Zerya hamile kızın yemek hazırlayıp yorulduğunu bildiğindan sofrayı toplamıştı itirazına kulak asmadan. O sofrayı toplarken de Gül kahveleri yapmış, balkona oturmuşlardı.

"Abla senin neyin var?" Dedi Gül merakla. Cidden Zerya eskisi gibi değildi.

Genelde gülerdi Zerya. Neşesi yerinde olurdu. Hatta Şahin onu dövdüğünde bile karşılaştıklarında yüzüne o gülümsemesini yerleştirirdi.

"Nerden başlasam ki Gül...Bu Şahin'in sana kuzenim diye tanıştırdığı varya. Kuzeni muzeni değil. Benim kumam."dediğinde Gül'ün gözleri dehşetle açıldı.

Asla böyle bir şey duymayı beklemiyordu.

"Abla..sen..Ne yapacaksın?"

Zerya kahveden bir yudum alırken yorgunca gözlerini Bingöl'ün topraklarına çevirdi. Etrafta ki koca koca dağlara baktı. Keşke O da bu dağlar kadar yıkılmaz ve sert olabilseydi. İsterdi. Belki o zaman kimse onu itip kakamaz, aşağılayamazdı.

"Bilmiyorum Gül...Çekip gitmek kolay değil. Üç tane çocuk var. İkisi okula gidiyor. Öyle ha deyince düzenlerini bozamam ki. Param yok. Çalışmaya başladım işte. Biraz para biriktirirsem Urfa'ya, memlekete dönmeye karar verdim. Bir arkadaşım var,iş ve ev ayarlayacak." Dedi kendi planlarını sıralarken.

Unuttuğu şey ise Şahin'den kolayca kurtulamayacağı gerçeğiydi. Çünkü Şahin onu saplantı haline getirmişti ve buna aşk diyordu. O Dilşad'ı sevmiyordu. Dul, kendince kullanılmış bir kadının neyini sevecekti? Zerya'nın tırnağı etmezdi. Dilşad'ın parasını yemeyi seviyordu. Hiçbir iş yapmadan bedavadan akan gelen o paranın sarhoşluğunu yaşıyordu. Bunun için onunla evlenmek isteyen Dilşad'a bunu vermişti. Ne vardı ki bunda?

Zerya'ya da çocuklara da daha huzurlu bir yaşam vermişti. Paraları olduğundan beri daha rahat olmaları gerekirdi. Ama Şahin'in anlamadığı şey tamda buydu işte. Şahin için huzur paraydı. Zerya için ise sağlık ve sadakatti. Bu yüzden hiçbir zaman anlaşamayacaklardı.

"Abla..Şahin abi zaten senden vazgeçse gitmene müsade ederdi. Bence iş daha ciddi."dedi Gül endişeyle.

Şahin'in manyaklık derecesinde Zerya'yı sahiplendiğini biliyordu. O kadar kıskançtı ki bunun için Zerya'la sürekli kavga ederlerdi. Hatta dövmüştü bile onu. Kadın sırf ona güzel görünmek için bir elbise almıştı. Giyip kocasının işten gelmesini beklerken Şahin geç geleceğini söylemişti. Zerya da üstünü değiştirmeye üşenip elbiseyle bakkala ekmek almaya gitmişti. Daha hiç bir çocuğu yoktu. O zaman 17 yaşına yeni girmişti. Elbisesi dizlerindeydi ve açık başka bir yeri yoktu.

Şahin'in işi iptal olunca eve gelmeye karar vermişti. Tam apartmanın olduğu sokağa girdiğinde küçük karısının bakkaldan elinde ekmekle çıktığını gördü. Zerya çok güzeldi. O zaman siyah kıvırcık saçları daha gür ve belini bile geçiyordu. Başına örttüğü tülbentin aralarından saçları dans ediyordu. Zerya kapalı değildi. Köyde herkesin örttüğü gibi alışkanlıktan saçlarını biraz örter, saklardı.

Üzerinde beyaz çiçek desenli bir elbise vardı. Başında pembe tülbenti. Ayağına yaz ayında oldukları için beyaz terliklerini giymişti. Ellerin de kına vardı. Genelde parmaklarına, avcuna yakardı. Severdi kına yakmayı. Biraz da kınası, düğünü olmadığı için burukluk vardı. Özeniyordu.

Bakkaldan çıkınca karşısında ki kahvede mahallenin bir iki genci oturuyordu. Aralarında ki en genç olan Sedat, Zerya'yı ağır ağır süzmüş sonra da yutkunmuştu. Bembeyaz teninde gece siyahı saçları çok güzeldi. Gayri ihtiyari Zerya başını Sedat'a çevirdi. Mavi gözleri ile adama baktı. Sonra önüne baktı.

Bazı KadınlarWhere stories live. Discover now