33.BÖLÜM: "RUHUN İLACI"

114 22 0
                                    

Merhabalar yeniden :)

Bundan sonraki bölümleri Hayal'in ağzından yazmaya karar verdim, birinci tekil kişi anlatıcıyla yazarken daha az yoruluyorum, üçüncü tekil biraz zorluyor insanı. Zaten kitabın bitmesine çok az kaldı, bari bundan sonraki bölümleri Hayal'in ağzından yazayım dedim. Arada bir Onur'dan da yazarım belkiii

Yıldızı parlattıysak bölüme geçebiliriz! ✨

📖

Hayal'den

Ruhumun ilacının o olduğunu biliyordum. Öyle olmasaydı eğer, her sabah gözlerimi açtığımda kollarının arasındayken gözlerimin gözlerine değdiği adamın o güzel yüzünde, çehresinde kaybolup gider miydim? Küçücük bir temasıyla bile kalbimdeki kelebekler kanat çırpıyor, kalbim göğüs kafesimi delip oradan çıkmak istercesine atıyordu. Onun da bundan haberi vardı ve bu durum onu mesut ediyordu.

Neredeyse her sabah olduğu gibi bu sabah da gözlerimi açtığımda onun buz mavisi gözleriyle karşılaştım. Pazartesi olduğu için benim çalıştığım okula, onun da hastaneye gitmesi gerekiyordu; bu yüzden yatakta oyalanamazdık. Hafta sonu olsaydı biraz daha yatağın içinde durur, ya gözlerimizi dinlendirir ya da güzel şeylerden bahsedip yüzümüzü güldürürdük. 

Onunlayken mutluydum. Ve onunlayken mutlu olduğumu bilmek, kalbimde tarifi imkansız hisler yaratıyordu. Artık bize engel olabilecek kimse yoktu.

Ya da belki de ben öyle sanıyordum.

Babam... Ağabeyim... İkisinden de aylardır çıt yoktu, görüşmeyeli neredeyse bir sene olmak üzereydi. Fırtına öncesi sessizlik gibi bir şey miydi bu yaşadığım, hiç bilmiyordum. Onur'un sayesinde kalbimde tarifi imkansız mutluluklar olsa bile aklımda sayısız soru vardı. Kafamdaki sorular sadece kendimle ilgili değildi, Onur'la da ilgiliydi. Onunla konuşmam gerekiyordu. Bana ailesini, geçmişini, yaşadıklarını tamamıyla anlatması gerekiyordu. Bilmek istiyordum, bilmeliydim, bilmeye hakkım vardı, sonuçta karısıydım. Bana daha öncesinde üstü kapalı bir şeyler anlatmış olsa bile, ailemle ve kardeşlerimle aram iyi değil gibisinden şeyler söylemiş olsa bile, bana bunun nedenlerinden hiç doğru düzgün bahsetmemişti. 

Onur kimdi? Bu sorunun cevabı bende vardı.

Peki ya ailesi? Ailesi kimlerdi? Nasıl insanlardı? İşte bunun cevabı yoktu. 

Aylardır kafamda olan ancak sormaya fırsat bulamadığım, her şeyin üst üste gelmesinden sonra soracak vaktimin bile olmadığı bir soruydu bu. Lakin şimdi bitmişti, biz kazanmıştık, artık bir şeyleri tamamıyla öğrenme, rayına oturtma ve yepyeni bir hayata başlamamızın zamanı gelmişti. Ben yorulmuş, tükenmiştim. Bir ihaneti daha, bir darbeyi daha, bir ölümü daha, bir kırgınlığı daha kaldıramazdım. Gücüm yoktu. Ama bildiğim bir şey varsa o da şuydu ki, Onur bana asla ihanet etmezdi. Ne olursa olsun, hiçbir şekilde bana bunu yapmazdı. Beni kandırmaz, aldatmaz, biriyle ortak olup beni oyuna getirmezdi. 

Bana dokunuşu, bana olan şefkati, bana gösterdiği sevgi, saygı yalan olamazdı. Ben bunların hepsini her bir hücremde ayrı ayrı iliklerime kadar hissetmiş, tanımıştım. Ben bu güzel duyguları, bu güzel hisleri onunla tanımıştım. Onun sayesinde öğrenmiştim. Bana hiç hissetmediğim denli güzel şeyler hissettiren adamdı o... Ona elbette ki sonsuz bir güvenim olmalıydı, vardı da zaten.

"Günaydın kelebeğim," diyerek saçlarımın arasına hafif bir öpücük bırakan adamın dudaklarına bir buse bırakarak bu hareketine karşılık vermiş oldum. Her sabah böyle uyanmak başından beri hayallerimin arasındaydı, ama bu hayal onunla güzeldi. Onun yerinde bir başkası olsaydı böyle hissetmezdim; düşüm, hayalim eksik kalırdı. Lakin onu hiç tanımamış olacağım için bu eksikliği hissetmezdim elbette ki. İyi ki tanımıştım onu, iyi ki...

Hayal | +18Where stories live. Discover now