28.BÖLÜM: SORUNLAR

413 11 0
                                    

Umutsuzluğa gerek yok

Oops! This image does not follow our content guidelines. To continue publishing, please remove it or upload a different image.

Umutsuzluğa gerek yok.Bulutlar her zaman gelir,gider. Ama gökyüzü bakidir...

"Akay öldürürüm bak seni, delirtme beni." dedim ve elimde duran vozoyu birden arkamı dönerek ona fırlattım. Neresine geldiğini bilmiyordum. Ona baktığımda Yerimde çivilenmiş gibi hissettim, Akgün abi son anda kafasını sola yatırmıştı ancak anlında küçük bir çizik vardı ama o yerdeki fırlattığım vazoya bakıyordu. 

İçimi bir suçluluk duygusu kapladığında dudaklarımı kemirmeye başladım, o hala vazoya bakarken içime kaçmış sesimle "Ş-Şimdi şöyle oldu-" lafımı devam ettireceğim sırada kafasını bana çevirdi ve ben istemsizce cümlemi devam ettiremedim.

Etrafa kısaca baktığımda Akay çoktan gitmişti zaten. Akgün abi alay barındıran sesiyle "Eğer fırlatmayacaksan, konuşalım." dedi normal bir tonda. Usulca kafamı salladım ve koltuğa oturdum. Kendimi süt dökmüş kedi gibi hissediyordum, ya kafasına gelseydi?

İstemsizce gözüm kafasına kaydı, o çoktan karşı kaltuğa oturmuştu. "Kanıyor baktıralım hadi." dediğimde yarım yamalak gülümseyip kafasını iki yana salladı. Birkaç saniye sonra ciddileşip arkasına yaslandı ve dikkatli gözlerle beni incelemeye başladı. 

"B-Ben gerçekten çok özür dilerim iyiki bir yerine gelmedi." dedim, sesim istemsizce titriyordu. Biraz durdu konuşmadı daha sonra yüzünü bana döndüğünü farklı bir şekilde sırıtıyordu, en son bana böyle baktığında hortumla baştan aşağıya ıslatmıştı yıllar öne.

"Affederim ama bir şartla." dediğinde merakla kaşlarım çatık bir şekilde ona bakıyordum. "Yakın bir arkadaşımın düğününe gidicem, gel." dedi, sesinde bir teklif yoktu gayet netti. Şaşkınlığım dahada katlandı dudaklarımdan "Ne?" çıktı sadece.

"Yarım saat kalıp dönücem, sıkılmak istemiyorum." dediğinde dudaklarımdan küçük bir kahkaha firar etti, kollarımı birbirine bağladım "Ben varken sıkılmayacaksın yani." dedim, bir süre sadece baktı ve ayağa kalkıp üsten bir şekilde "Geliyormusun gelmiyormusun hazırlanıcam." dediğinde gözüm alnına takıldı, içimdeki suçluluk duygusu kabarırken yavaşça kafamı salladım ve ayağa kalktım.

"Hazırlaniyim o zaman." dedim son kez ona bakarak. Kafasıyla beni onayladı "Yarım saate gelmezsen giderim." dedi tehdit vari bir şekilde, tek kaşımı kaldırıp ona baktım ve bir adım yakşaltım. Bana yaptığı şeyin aynısını ona yaparak "Keyifin bilir." dedim ve gülümseyerek kapıya doğru ilerledim. Kapıyı açtığımda elini kapıya vurmak için kaldıran Akayla karşılaştım,, gözlerim istemsizce kısıldı ve kolunu cimcikleyip üzerine yürüdüm.

Kapının eşiğinde korkuyla bana bakıyordu "Nerdesin sen? Niye kaçıyorsun oğlum." dedim koluna vurup, o geri çekilirken kapıya yaslanınca üzerine gitmeyi kestim. "Sen nasıl beni satarsın ya?" dedim yerde gözüme kestirdiğim taşı buna tarak. Saçma bir şekilde  taştan kendini korumaya çalışmıştı.  "Ya satmadım satmadım satmadım." dedi hem kaçıp hemde bağırarak.  Gerçekten sinir krizi geçirmek üzereydim, ya ben salaktım yada bu beni salak yerine koymaya çalışıyordu. Bir anda durdum ve ellerimi belime koyup "Peki, sen satmadın o zaman Serkan  Gökayı nerden biliyor?" dedim tüm ciddiyetimle ona bakarak. Ofladı "Ne bilim kızım ben." dedi dahada uzaklaşarak benden. Dişlerimi birbrine geçirdim ve onu arkamda bırakıp eve gittim daha hazırlanmam lazımdı. Bir de bu çıkmıştı başıma.

AŞK-I DİLDAR (Mahalle serisi) DÜZENLENİYORWhere stories live. Discover now