27.BÖLÜM: KALDIĞIMIZ YERDEN

625 21 5
                                    



Arabaya binip elimdeki telefonu yan koltuğa fırlattım. Hızlıca sokağın başından döndüğümde önüme biri çıktı ve ani firenle durmak zorunda kaldım. Öne savrulmuş saçlarımdan önümdeki kişiyi göremiyordum, hızlıca kafamı kaldırdığımda arabanın önünde elleri arkasına bağlamış bir şekilde duran Akgünü gördüm. Bir süre öylece baktıktan sonra hızlıca arabadan inip karşısına geçtim. "Napıyorsun sen? Ya çarpsaydım?" dedim sesimin tonuna dikkat etmeyerek. 

"Çarptın zaten, yıllar önce." dedi kısık bir tonda. Şaşkınlığımı gizlemeye çalışarak kafamı başka taraflara çevirerek dikkatimi dağıtmaya çalıştım. Bir iki nefesden sonra "Ne istiyorsun?" dedim kısık sesimle. Ben ona bakarken o arkamda duran arabama gidiyordu. "Bu kadar mı güvenmiyorsun bana?" dedi kızgınlıktan çok hayal kırıklığı ile dolu sesiyle. Ne dediğini anlamadığımı belli edercesine yüzüne bakıyordum. 

"Bana gelmek yerine, Çakıra boyun eğecek kadar mı yokum senin için." dediğinde çatık kaşlarım gevşedi. Nerden öğrenmiştiki? 

Aklımdaki soruları kendimce yanıtlamayı bırakıp kusursuz yüzünü incelemeye başladım. "Evet yalanlarım var, hatta   bir tek sana var. Seven sevdiğine yalan söylemez diyorlar ya, öyle bir dünya yok işte. İnsan mecbur kalınca bırak yalan söylemeyi, sevdiğini bile karşısına alıyor. Ama biliyormusun ilk geldiğimde gözlerine baktığımda sadece hayal kırıklığı gördüm, onun ardında bir duygu daha vardı ama ben o duvarı aşamadım. Şimdi ise o duvarın arkasına sen geçirdin beni, ben istediğim için değil sen istediğin için gördüm o duyguyu. O kadar büyük bir nefret oluşturmuşum ki sende, bile isteye kendi  ellerimle hemde." dediğinde tek gözümden bir damla yaş firar etti. Bu cümleleri gözlerimin içine bakarak sarf etmişti. Oysaki ben kendimi her an kendimi ele verdiğimi sanıyordum. 

Ona bakarken kıyamadığımı, kokusuna muhtaç olduğumu anladığını düşünüp içimden binlerce küfür mırıldanıyordum. Çakıra gitmemi bile onların iyiliği için değil, ona duyduğum güvensizliğe bağlamıştı. 

Gözlerini bende çekip başka bir yere odakladı ancak ben hala ona bakıyordum. Söylediği yalanlar, bırakıp gitmeleri, ağlatmaları, kırmaları bir an bile olsa umrumda olmasın istedim. Yıllar sonra ilk kez aklımdan çok kalbimin sesinin duydum. Aklımın süzgecinin bir kenara bırakıp yanımdan geçip gitmeden son sözümü söyledim.Başlamadan önce boğazımdan çıkan hıçkırık beni ele veriyordu.

"Eğer bir insanı gerçekten unutmak istiyorsan onunla yaşadıklarını değil, onun sana yaşattıklarını hatırla derdi annem. B-Ben senin bana yaşattıklarını u-unutamıyorum."  derin bir şekilde yutkuduğumdan boynunu yana çevirip bana baktı. Ancak susmayacağımı anlamış gibi sadece izliyordu. 

"O aşkı nefrete ben dönüştürmedim Akgün, ben geceleri annemin mezarında ağlarken nerdeydin sen? Ben babamı sokaklardan toplarken nerdeydin? Ben geceleri ağlayarak uyanırken sen nerdeydin? Ben hastanelerde sakinleştirici alırken sen nerdeydin? Ben duvar koymayı senden öğrendim, bana hayal kırıklığını sen öğrettin.Çünkü sen, benim en büyük hayal kırıklığımsın." onu suçlamak değildi niyetim, suçlu aramayı bırakmıştım zaten. Söylenecek çok şey var gibi bakıyordu gözlerime, ancak ağızını bıçak açmadı. Konuşsun istedim, belkide ilk defa mantıklı bir bahane bir açıklama duymak istedi kalbim. 

Cevabını alamadığım o kadar çok şey vardı ki, ben bile sorularımı unutmaya başlamıştım. Ama şuan haksız çıkmak istiyordum, hayatımda ilk kez kalbim karşı tarafın haklı olmasını istiyordu. Konuşmayacağını bildiğim için "Benim kimseye boyun eğdiğim yok ayrıca." dedim ilk söylediği cümleye istinaden. "Napıyorsam kendi rızamla yapıyorum." dedim ve arabaya gitmek için arkamı döndüm.  

AŞK-I DİLDAR (Mahalle serisi) DÜZENLENİYORHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin