4.BÖLÜM "ANLAŞMA"

11.3K 1.4K 1.2K
                                    

Selam yıldızlarım :)

Bir önceki bölüme gelen yorumlarınız için çok teşekkür ederim. Bu bölüme gelecek olan yorumlarınız bekliyorum.♡

Bölüme başlamadan önce sol alt köşedeki yıldıza dokunarak bana destek olabilirsiniz.

Buraya ben de sizin için bir yıldız bırakıyorum.⭐ Sizinkileri de bekliyorum.❥

Keyifli okumalar.♡

.

.

.

4. BÖLÜM "ANLAŞMA"

Kaçmak kolaydır, zor olan yakalanmamaktır. Bu cümleyi kendi içimde kendime defelarca kez söyleyip yakalanmamam konusunda kendimi sürekli uyardım. Çünkü eğer yakalanırsam her şey yarım kalacak ve bir daha kaçmak için asla fırsatım olmayacak. Aslında yakalanacağımı, günün sonunu göremeden Pars'ı beni bulacağını çok iyi biliyorum ama o buluş ben Tan ile konuştuktan, görüştükten sonra olmalı.

"Hanımefendi?" Duyduğum sesle düşüncelerimden sıyrıldım, taksiciye baktım. "Burası mı?" diye sordu adam, hızla dışarıya baktım ve doğru yerde olduğumuzu gördüm. Bir saatir Pars'ın korkusunun etkisi altında olduğumdan ne ara buraya geldik anlamadım bile.

"Evet." dedim adama ve "Beş dakika bekleyin lütfen, ücreti göndereceğim." diye ekledim. Adam başını sallayıp beni onaylarken de arabadan indim.

Önünde durduğum bara baktım. Buraya kadar gelmiş olmayı başarmaktan dolayı kendimle gurur duydum. Pars'ı kandırıp kaçmak pek de kolay bir iş değildi ama ben bunu ilk denememde yapmıştım. Bence bu gurur duyulacak bir şeydi, değil miydi yoksa? Bunu düşünürken bir an önce Tan'ın yanına girmek istedim. Henüz daha akşam olmadığından bar çok sessiz ve sakindi. Kapıda güvenlik bile yoktu ve muhtemelen içeride şu an temizlik vardı. Tan genelde bu saatlerde bile burada olduğundan onu burada bulacağımdan hiç şüphem yoktu. Bu yüzden hiç tereddüt etmeden girdim bara ama girmemle bileğimden tutulması, geri çekilmem bir oldu, küçük bir çığlık attım. Fakat buna izin verilmedi, biri elini ağzıma bastırdı.

Sırtımı duvara yasladı, elinden kurtulmak için çabaladım. Buna izin vermemek için elinden gelen her şeyi yaptı. Tam bağırmak için elini çekmesini sağlayıp ağzımdaki elini ısıracakken tanıdık bir çift gözle karşılaştım, şaşkınca kalakaldım. "Sus, sakın bağırma." dedi, şaşkın bir tavırla başımı salladım. Doğan elini ağzımdan çekerken yanımıza gelen Erdem'i gördüm, şaşkınlığım daha da arttı. Bunlar Pars'ın erkek kardeşleriydi.

"Ya sizin burada ne işiniz var? Ailecek başıma bela mı oldunuz? Sizi bana..." Erden devam etmeme izin vermedi.

"Ayliz sus!" diye tısdadı dişlerinin arasından. "Ne işin var senin burada?" diye devam etti hesap sorarcasına, kaşlarımı çattım.

"Size ne ya? Sizi ne ilgilendiriyor? Rahat bırakın beni! Resmen başıma bela oldunuz ailecek!" Kızdım, yanlarından uzaklaşmak için bir hamle yaptım, Erdem önümde durdu. Ona öfkeli bir bakış atıp diğer tarafa yöneldim, bu kez de Doğan önümde durdu.

"Ya çekilsene önümden!" Bu kez sesim yüksek çıktı ama onun pek de umurunda değil gibiydi. "İyi, bunu siz istediniz." dedim, önce Erdem'in ardından da Doğan'ın gözlerinin içine baktım. İkisi de ne yapmaya çalıştığımı anlamak için çaba sarf ederlerken dudaklarımı araladım ve bir anda bağırmaya başladım.

"İmdat! İnsan kaçırıyor..." Ve yine devam edemedim çünkü Doğan bir kez daha elini ağzıma bastırdı, bağırmama engel oldu. Buna rağmen bağırmaya çalışmaya devam ettiğimden tuhaf sesler çıkarıyor oldum ve o an Doğan'ı değil de Erdem'i fazlasıyla kızdırdığımı fark ettim.

AŞKA SÜRGÜNWhere stories live. Discover now