"Karahan." Dedim panikle. Adam vuracaktı. Ve Karahan ikinci kez benim yüzümden vurulacaktı.

"Miray, Miray,Miray."dişlerinin arasından sürekli ismimi fısıldıyordu. Şuan bana kızacak zaman mıydı? Adam vuracaktı.

"Karahan vurulacaksın, çekil önümden."dedim.

"Keşke Miray, keşke vurulsam. Çünkü sen, beni dinlemeyince zaten benim kendimi öldüresim geliyor."dedi. Sanırım şuan haddinden fazla sinirlendirmiştim onu.

"Ben özür dilerim ama-" Karahan lafımı kesmişti.

"Özür dileme Miray. Özür dilenecek bir hareket yapma."dedi.

Tam cevap verevekken, başka bir adamın konuşması, ikimizi de bulunduğumuz ana geri getirdi.

"Eğer kavganız bittiyse, o kızı bize ver Oral."dedi, babamın yanında duran adam. Şöyle bir göz gezdirdiğimde hiç birine bir şey olmamıştı. Bu beni biraz da olsa rahatlatmıştı.

Karahan sesli bir kahkaha attı. Ama asla samimi bir kahkaha değildi. Daha çok, sesiyle adamı öldürürcesine bir kahkahaydı.

"Ya buradan defolup gidersiniz, ya da hepiniz ölürsünüz. O siktiğimin patron pozuntusu, sizi uyarmamış anlaşılan. Benimle uğraşamazsınız. Etrafımız kalabalık, yerinde olsam düzgün davranırdım."dedi Karahan, sesi de, yüzü de oldukça korkutucuydu. Ama emindim, Karahan tek başına da olsa hepimizi kurtarırdı. Bu yüzden ilk onların ayağına gitmek yerine, Karahana gitmeyi tercih etmiştim.

"Yoksa?"dedi adam. Hala bize silah doğrultuyordu.

"Yoksa, eğer şuan koruduğum kız korkarsa. İşte artık çalışmayan bir kafanız olmayacak. Zaten benim karşıma çıktığınıza göre o kafalarınız bir boka yaramıyor. Çünkü o sikik beyinlerinizi uçuracağım." Dedi, onlara bakmıyordu çünkü bana dönültü. Beni duvara sıkıştırarak, adamın görüş açısından da çıkıyordum.

Sonra adamlardan biri öne atıldı. "Yılmaz bize, Karahandan bahsetmedi. Kızı alıp gelmemizi söyledi. Ben bu psikopat adamla uğraşamam."dedi.

Bizim önümüzde ki adam ise kaşlarını çatıp cevap verdi. "O silahı havaya kaldır ve burada ki herkesi öldürün." Dedi.

Adam önce tereddüt etse de sonrasında silahını babama doğrulttu.

"Hayır hayır. Bırak beni, tamam beni alın lütfen."diye bağırmaya başladım. Karahan, iki kolumdan tutup kendine sabitlemişti.

Kuruyan göz yaşım tekrar akmaya başlamıştı. " Bırak beni. Babamı vuracaklar görmüyor musun? Bırak." Karahandan kurtulmaya çalışsam da işe yaramıyordu. "Karaha lütfen bırak." En sonunda pes edip, ağlayarak kafamı göğüsüne yasladım.

"Bir kez olsun sözümü dinleseydin işler buraya kadar gelmeyecekti." Dedi. Haklıydı, eğer bekleseydim belki kimseye bir şey olmayacaktı. Ama eğer gitmeseydim belki hepsi ölecekti. Peki şimdi ne değişti. Dedi iç sesim. Onlar ölecek, sen yaşayacaksın. Ama seni de alıp gidecekler. İşte bunun olmaması için de, Karahanın beni bırakması gerekiyordu. Bırakmalı ki gidebileyim. Kimseye zarar gelmesin.

"Karahan lütfen bırak. Eger bn e gidersem kimseye bir şey olmayacak. Lütfen." Dudaklarımdan bir hıçkırık kaçtı.

Karahan kulağıma doğru eğildi. "Unutma avını aldıktan sonra yapacakları ilk şey delilleri ortadan kaldırmak olur." Kafamı kaldırıp ona baktığım da, kendinden emin bir şekilde bana bakıyordu.

"Miray, sakın Karahanın arkasından çıkma."diye bağırdı babam.

"Kes sesini. Vur lan artık sen de şu adamı." Diye bağırdı. Sanırım liderleri oydu. Diğer adamın ise eli titriyordu. Tetiği çekemiyordu.

MAHKÚMWhere stories live. Discover now