20.Bölüm

44.4K 1.5K 540
                                    

İki gün önce çarpıştığım çocukla şuan yan yana oturuyordum. Bizim mahalleye taşınan birileri olduğunu biliyordum, ama hiç de merak edip bakmamıştım. Şimdi daha dikkatli bakınca; sarı saçlı, yeşil gözlüydü. Ve yakışıklı."Karahan daha yakışıklı."şimdi nereden çıktı o.

"Bizim sınıfta olman çok iyi olmuş."dedi, Derin gülümseyerek.

"Evet bende sevdim sınıfı."bunu bana bakarak söylemesi, gerilmeme neden olmuştu.

"Siz nereden tanışıyorsunuz?" Durunun her zamanki gibi meraklı halleri, bu sefer beni geriyordu.

"Yolda çarpışmıştık."dedi. Kafamla onu onayladım. Bu konu hakkında konuşmak istemiyordum. Çünkü kızların gözü bir bana bir yanımda oturan çocuğa kayıyordu. Ah ismi neydi ki. Aklım Karahanın söylediklerindeydi, konuşmaya ayak uydurabilmek için dikkatle dinlemeye çalışıyordum. Ama çocuğun ismi aklıma gelmiyordu. "Hanım efendi önüne bakmıyordu."dedi, gülerek.

Kaşlarımı çatarak ona baktım, onun da gülümsemesi solmaya başlamıştı." Miray."dedim. Benim sert çıkmam herkesi vermiş olacak ki hepsi konuşmadan bana bakıyorlardı. Yerimden kalktım, burada durmak istemiyordum. "Kantindeyim, ders başlayınca gelirim." Onları arkamda bırakarak, sınıftan çıktım.

Dalgın dalgın koridor da yürürken birinin omuz atmasıyla durdum.

"Ne yapıyorsun Melisa."dedim, umursamaz tavrımla.

"Çok dalgınsın. Bir sorun yok değil mi?"alayla gülümsedi.

"Sorun sensin. Ama onun dışında bir problemim yok. Senin gitmen yeterli." Arkamı dönüp yürümeye devam ettim, arkadan da ona el sallıyordum. Arkamdan bir şeyler mırıldansada umursamadım.

Kantine indiğimde, kendime tost söyledim, boş bir masaya oturarak, tostun hazır olmasını beklemeye başladım.

Karahana neden kan olayını söylemediğimi bilmiyordum. Belki de bunu düşünmektense onun iyileşmesi önceliğimdi. Kimin bulduğuyla ilgilenmek, bana göre önemsizdi. Önemli olan kanın bulunması ve onun iyileşmesiydi." Yine de Sevim üstüne konmasaydı be." Bak o konuda haklısın iç ses. Karahan kendini o kadar çok inandırmıştı ki, bende, Sevimin böyle bir yalan söyleyeceğini tahmin etmediğim için kırılmıştım. Söylemek de istemedim. Bana göre bir önemi kalmamıştı. Zaten ben, antikacının yanına gittiğim için, bir haftanın sonunda da dillendirmek istemedim.

Masaya konulan tostla, düşüncelerim toz bulutu gibi dağıldı.

"Kantinci sana sesleniyor, çok dalgınsın. Seni gördüğüm ilk günden beri hep dalgınsın."

Yeni gelen çocuktu. Ona şaşkın şaşkın bakarken, karşıma oturdu. Tostu bana uzattı. Aldım ve yemeye başladım.

"Seninle sadece çarpıştığımızda karşılaştık. Onda da otobüse yetişmeye çalışıyordum." Kafasını iki yana salladı.

"Mahalleye taşınalı bir hafta oldu. Ve ben her seni gördüğüm de çok dalgınsın. Şuan bile beni dinlediğinden şüpheliyim."

"Hayır... dinliyorum."dedim, telaşla. Bir yandan da tostumu bitirmeye çalışıyordum, bir bana bir de tostuma bakt. Sonra gülümsedi.

"Bende, sana ait bir şey var."

"Ne?"

Bileğimi gösterdi."Bilekliğin bende." Tostumdan son yediğim lokma boğazımda kalmıştı.

"Gerçekten mi? Teşekkür ederim, alayım onu ben."

Kafasını iki yana salladı. "Olmaz." Yerinden kalktı ve kantinin çıkışına doğru ilerlemeye başladı.

MAHKÚMHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin