ᴋɪʙʀɪᴛ çöᴘüɴüɴ ᴛɪᴛʀᴇᴋ ᴀʟᴇᴠɪ

241 31 107
                                    

Ding.

James duyduğu sesle hareketlendi ve Regulus ile Elizabeth'i bahçede baş başa bırakıp hazır olan pizzayı fırından çıkarmak için mutfağa girdi. Hava neredeyse kararmıştı, Elizabeth hafif esen meltem yüzünden üşüdüğünü hissetti. Şimdi hem içi hem de dışı üşüyordu genç kızın. Aklında tilkiler dolanıyordu. Her şeyin sonu ne olacaktı sahi? Regulus hafızalarını mı silecekti? Peki ya beraber olabilecekler miydi bu hikayenin sonunda?  Zaman çizgisinin düzeni bozulmayacak mıydı, buraya ait olmayan Regulus dengeyi bozmayacak mıydı?

"Beth?" 

Elizabeth Regulus'un fısıltısını duyduğunda irkilerek düşüncelerinden sıyrıldı. Gözlerini oğlana çevirdiğinde kendinin ne denli dalmış olduğunu yeni yeni fark ediyordu.

"Hadi içeri girelim, James salonu film izlememiz için hazırlıyor." 

Genç kız hafifçe başını salladı. İkili içeri girip James'ın yanına vardıklarında onları sıcak bir oda karşıladı. Televizyonun hemen karşısındaki büyük koltuğun üzerinde battaniyeler ve yastıklar vardı, koltuğun hemen önündeki masada pizzalar ve üç bardak. Yerde meyve suyu şişeleri, televizyon ekranında Netflix ana sayfası, hafif aralık perdeden içeri sızan sokak lambasının ışığı ve koltukta oturmuş onları bekleyen James.

"Başlıyoruz." diye fısıldadı James ve ardından gülümsedi. Üçlü koltuğa yerleştiler. Regulus filmle ilgili bir şeyler sorma gereği duyarsa diye James ve Elizabeth onu aralarına oturttular. James Felsefe Taşı filmini açtı ve Elizabeth perdenin küçük aralığını da kapatıp yerine geçti. İşte başlıyordu.

Tanıdık melodi kulaklarına dolduğunda Elizabeth sanki kokusunu duyumsayabileceği bir kitapmışçasına derin bir nefes aldı ve gözlerini kapattı. Gerçekten kokusunu duyduğuna yemin edebilirdi, onu görseniz siz de yemin edebilirdiniz, her ne kadar imkansız olsa da. Regulus buna şaşırmıştı. Kitapları koklayıp kokularını içine çekmeyi Regulus da severdi. Her ne kadar kendisi henüz bir kitaba sıkı sıkıya bağlanmamış olsa da kitaplara sıkı sıkıya bağlanan insanlar da görmüştü. Ama hiç bir görüntüye veya bir sese bu denli çok bağlanan, onu bu denli çok benimseyip tanıdıklaştıran kimseyi görmemişti.

James Regulus'un bu şaşkınlığını fark ettiğinde güldü. 

"Bakma sen ona; o Harry Potter'ı izlemiyor, yaşıyor. O yüzden potterhead diyoruz ya." dedi. Elizabeth James'ın bu dediklerine gülümsedi.

Az sonra ekrana Warner Bros logosu geldiğinde James ve Elizabeth aynı anda "Lumos." diye fısıldadılar. Regulus hafif bir şaşkınlıkla ikisine baktı ve ikisinin de gülümsediğini görünce onlar gibi içten bir tebessümle "Lumos." diye fısıldadı.

Önce Privet Drive tabelası göründü. Hemen ardındansa oldukça yaşlı bir adam sokak lambalarının ışıklarını çalmaya başladı...

✨✨✨✨

"Eve gitmek garip bir duygu değil mi?"

"Ben eve gitmiyorum, gerçek evime."

Hagrid ekranda onlara el sallarken filmin bitiş müziği çalmaya başlamıştı. Elizabeth yorgun ama huzur dolu bir şekilde koltukta uzanırken hafifçe başını sağına çevirdi. Regulus'un yüzündeki ifadeyi gördüğünde daha da rahatlamış hissetti. Regulus huzur dolu görünüyordu, film boyunca olduğu gibi yine gözleri hafifçe ıslanmıştı ama bu rahatlama ifadesi gibiydi. On iki yıl Azkaban'da kaldıktan sonra Harry'i görmüş Sirius'un yüzündeki rahatlama ifadesi gibiydi bu. Harry Potter ruhuydu bu, insanın iliklerine işleyen ev hissiyatı...

"Nasıldı?" diye fısıldadı Elizabeth. Regulus'un gözleri yavaşça kıza kaydı. Dudakları tebessüm etmeden de gözleri gülüyordu. Her ne kadar ıslanmış olsalar da.

Ölü Bir Oğlan Çocuğu (𝓡. 𝓐. 𝓑. 𝓗𝓪𝔂𝓻𝓪𝓷 𝓚𝓾𝓻𝓰𝓾𝓼𝓾)Where stories live. Discover now