𝓡. 𝓐. 𝓑.

1.4K 99 126
                                    

Regulus Arcturus Black.

İsmini son bir kez daha geçirdi zihninden. Son düşünceleriydi bunlar, güzel bir şeyler düşünebilmeyi denedi. Bedeni derinlere çekilirken ve suya karışmaya başlarken, son düşleri güzel olsun istedi. Aklına hiçbir şey gelmiyorken hayatı gözleri önünden geçmeye başlamıştı bile.

Hatırladığı en eski anısı. Soğuk ve sessiz, yalnızlığı kadar geniş bir salonda öylece oturuyordu. Üstünde bir beyefendiye yakışır kıyafetleri vardı ama çıplaktı ayakları. Annesini bekliyordu küçük Regulus. Ağabeyi hemen yanında oturmuş Reggy'nin bozulmuş olan kravatını düzeltiyordu. Evet, doğru duydunuz, Sirius Black henüz ufak bir çocuk ve bir beyefendiydi.

Regulus bu anısını mutlulukla anamazdı belki ama hüzünlü de değildi. Sadece bir anıydı işte, diğer her biri gibi nasık  hissettirdiğini kestiremediği bir anı.

Diğer anıları kısa kısaydı. Ağabeyiyle büyüdükleri o ev, anne ve babasının soluk yüzleri, Sirius'un Hogwarts'a gidişi, Sirius'un Gryffindor olduğunu yazan o mektup, babasının alnındaki sinirden çatlamak üzere olan o damarlar, annesinin sıktığı yumrukları, Regulus'un Hogwarts'la tanışması, Sirius gibi bir yüz karası olmaması,  Hogwarts anıları, her yıl Sirius'a biraz daha yabancılaşması, Sirius'un yeni erkek kardeşleriyle gülüşmeleri, her Eylül'de Hogwarts'a gidişleri, her Haziran'da Hogwarts'tan dönüşleri, bir sonraki Haziran'da dönmeyen Sirius, karanlık işaret, ışıktan yoksun kapkaranlık yıllar, karanlığı fark edişi, karanlıkta çırpınışları, sahte madalyon, not, mağara, Kreacher, iksir, inferi, soğuk, su, karanlık...

Regulus'un anıları bulanıklaştı, son nefeslerini verme evresini çoktan geçtiğini biliyordu. Bunlar onun son nefesleri değil son karanlıklarıydı. Regulus Arcturus Black'in kapkaranlık hayatının son damlalarıydı. 

Sevgisizlik, somurtkan yüzler, acı, ızdırap, özlem, pişmanlık, korku, endişe, keşkeler, hırslar ve geri kalan tüm karanlık duygularıyla suya gömülmüştü. Ailesinin arzularının ürünü olan Black hiç değilse ölümünü kendinin tasarlamış olmasına sevinmiyor da değildi. On sekiz yıllık hayatının kendi hayatı olduğu tek anı ölüm anıydı, aydınlığa en yakın ama aynı zamanda da en uzak anlarıydı. Derin bir nefes almayı isterdi ölmeden hemen önce, son birkaç şey daha söylemek isterdi. Oysa artık nefes yoktu, ses yoktu, ışık yoktu. Söylenecek bir şey de yoktu aslına bakarsanız.

Soğuktu, oğlanın ruhu kadar bedeni de üşüyordu sonunda. Düşüncelerinde boğulduğu kadar boğuluyordu. Bu Tanrı'nın ona son bir hatırlatması mıydı?

Ve işte, artık düşünceleri de kayıyordu. Regulus'un elinde olan ve ona ait olan tek şey, düşünceleri. Onlar da kayboluyordu. 

Geriye sadece ruhu kalırken Regulus Arcturus Black sadece bir çocuktu. On sekiz yaşında, yalnız ve üşümüş bir çocuk. Tamamen karanlığa batmış ve yardım eli uzatılmayan bir çocuk.

O sadece kendine denileni yapan ve ailesini takip eden bir oğlan çocuğuydu. Tüm kurallara uymuştu ve çizgiyi aşmamıştı. Her şeyin sonunda ise o çizginin boynuna dolanmasıyla ölü bir çocuk oluvermişti.

Geriye sadece karanlık ve soğuk mağaradaki suyun derinliklerindeki cesedi kaldı, bir de notu. Aydınlığa ulaşmaya çalıştığını yazdığı notu.

𝗥𝗲𝗴𝘂𝗹𝘂𝘀 𝗔𝗿𝗰𝘁𝘂𝗿𝘂𝘀 𝗕𝗹𝗮𝗰𝗸

𝟭𝟵𝟲𝟭-𝟭𝟵𝟳𝟵






Ölü Bir Oğlan Çocuğu (𝓡. 𝓐. 𝓑. 𝓗𝓪𝔂𝓻𝓪𝓷 𝓚𝓾𝓻𝓰𝓾𝓼𝓾)Where stories live. Discover now