Bir elimle ağır bibloyu tutarken diğer elime de masadaki diğer eşyaları bana yaklaşmasını engellemek için üzerine fırlatıyordum. Seçeneklerim tükenmişti, bir plana ihtiyacım vardı. Elimdeki ağır bibloyu da ona atıp kapıya doğru koşarak buradan çıkabilirdim. Fakat ben bunları yaparken onun hiç kıpırdamaması gerekiyordu ve bu pek olası değildi. Dizlerim beni zar zor taşıyordu, o bana ulaşmadan benim kapıya ulaşmam sadece bir mucize yardımıyla gerçekleşirdi. Ve mucizeler benim yanımda gibi gözükmüyordu.

Ben kaçış planları yaparken kapı hışımla açıldı. Kapıda Rüzgarı görmemle elimdeki ağır bibloyu yere düşürdüm. Daha deminki aciz halimi aratmayan bir hareketle dizlerimin üzerine çöküp önümdeki çalışma masasının altına doğru emekledim. Kayrayı, Rüzgara bırakmıştım. Geçmişti artık, Rüzgar gelmişti. Güvendeydim.

Rüzgar "Ne yaptın lan!" diye kükredi. "Dokundun mu ona!"

"H-hayır." derken kekelemişti Kayra. Onun da benden farkı yok gibiydi. Sesi ürkek çıkıyordu. Bu sefer toparlanmış sesiyle "Hayır hiçbir şey yapmadım!" diye bağırdı. Gözlerimi sıkıca yumup olanları unutmak için ellerimle kulaklarımı kapayıp kafamı iki yanıma salladım, bağırışlarını duymak istemiyordum. Tabi bu sesleri duymama engel olmamıştı. Masaya yaklaşan adım seslerini duyuyordum. "Sakın yaklaşma!" diye tekrar kükredi Rüzgar. Sesinin bana yakın gelmesi içimi rahatlatmıştı.

Dirseğime dokunan bir elle irkilip gözlerimi açtım. Karşımda Rüzgar vardı. Dizinin birini yere yaslamıştı. İki eli masanın üzerindeydi ve kollarının arasından başını eğip bana bakıyordu. Göz yaşlarım tane tane gözlerimden hızla boşalmaya devam ederken Rüzgarın güven veren gülümsemesi yüzüne yayıldı ve rahatlatıcı ses tonuyla "Güvendesin ufaklığım." dedi. Ellerimi yavaş yavaş kulaklarımdan indirdim. Fısıldayarak "Kayra?" diye sordum. Aynı zamanda da elimin tersi ile gözlerimi hızla sildim. Sesimi duymasını istemiyordum. "Ben varım, sana zarar veremez ufaklık."

Ve devam etti. "Hiç.Kimse." Dedi kelimelerin üzerine basa basa.

"Neler oluyor Rüzgar! Benden neden korkuyor!" Kayra bağırınca hemen masanın altından emekleyerek çıktım. Rüzgar masadan uzaklaşıp dizlerinin üzerine oturdu. Önüne gelene kadar emekledim ve boynuna sarıldım. Yüzümü güvende olacağımı hissettiğim yere, boynunun girintisine sakladım. Erkeksi kokusu beni rahatlatırken kendime güvende olduğumu söylüyordum 'Güvendesin, güvendesin, güvendesin.' Rüzgar beni çevik bir hareketle kucağına çekti. Bir elini saçlarıma götürdü. Parmaklarıyla saçımı nazikçe düzeltirken dudaklarımdan bir hıçkırık kaçtı. Saçlarımın arasında nefes alış verişini hissediyordum. "Şşş. Geçti ufaklık."

Kayra "Kahretsin neler oluyor! Niye benden korkuyor!" diyerek bağırdı ve yumruğunu duvara geçirdi. Burnumu beni rahatlatan kokudan ayırdım ve Kayraya döndüm. Başını kollarının arasına almış bir şekilde odada volta atıyordu. Her şeyden bihaber gözüküyordu. Rüzgara baktığımda çenesinin seğirdiğini fark ettim. Gözlerini ayırmadan nefretle Kayraya bakıyordu.

Kayra'nın bu hiçbir şey bilmiyor havasına karşın ağzımdan bir "HAH!" çıktı. Kayranın gözleri gözlerimle buluştu ve "Doğa neler oluyor!" diye bağırdı. Sesinde endişe vardı. Gerçekten hiçbir şey bilmiyor gibiydi.

"Hatırlamıyor musun?" diye sordu Rüzgar ölüm sakinliğindeki sesiyle. "Lanet olsun neyi! NEYİ! Neredeyse iki haftadır hücredeyim ve neden olduğunu kimse bana açıklamıyor! Doğa neler oluyor?" Gözleri dolmuştu. Gerçekten bilmiyordu. Bana işkence ettiğini, bileğimi kesip beni öldürmek istediğini hatırlamıyordu. Bu nasıl mümkün olabilirdi?

Gözümüzü kırpmadan Kayra ile birbirimizin gözlerinin içine bakıyorduk. Rüzgar sesli bir şekilde nefes verdi. Nefesi ilk önce bana çarptı ardından odanın atmosferine karıştı. Rüzgara dönüp neler olduğunu anlamaya çalıştım. Ardından zihnimde küçük küçük renkli ampullerle yanıp sönen bir yazı belirdi. 'Burası bir akıl hastanesi seni aptal!'

Gözlerimi tekrar Kayraya çevirdiğimde "Kayra, neden buradasın?" diye sordum. Kayra bana soran gözlerle bakmaya devam ettiğinde "Neden bu hastanedesin?" diye sorumu yineledim. Kayra başını eğip bir elini sıkıntıyla ensesine götürdü ve "Farklı farklı bir sürü kişiliğim var ve hepsinin farklı farklı hastalıkları var." Rüzgara dönüp baktığımda Kayrayı başıyla onaylamıştı. Doğru söylüyordu

"Birden fazla kişiliğim var ve bunlar arasında geçiş yaparken neler yaptığımı hatırlayamıyorum Doğa." Sesini daha da yükselterek "Sikeyim!" diyerek bir kez daha bağırdı. Ellerini sertçe saçlarının arasından geçirirken çekti. "Lanet olsun sana ne yaptığımı hatırlayamıyorum!" dedi ve yumruğunu bir kez daha duvara geçirdi. Vücudumda izler bırakan kişi Kayraydı ama bunu hatırlamıyordu. Bu onu yine de suçlu yapar mıydı?

Kayra bir bulmacaydı, Rüzgar ise bir sır. Bulmacalara karşı bir hayranlığım vardı, bu hayranlığı gölgeleyen şey ise sırlara olan zaafım.

------

Yazar notu;

Çok uğraşarak yazdığım bir bölümün daha sonuna geldik. Bu bölümü birçok kez yazıp yazıp sildim. Gerçekten zorlandığım bölümlerden biri oldu. Çok kararsızım fakat bu bölüm için elimden gelen en iyisinin bu olduğunu düşünüyorum. Eleştirilerinizi çok merak ediyorum. Hoşunuza giden, gitmeyen şeyleri benimle paylaşacağınızı umuyorum. Oylarınızla desteğinizi bekliyorum. Başka bir bölümde görüşmek üzere...

Zamansız AşkWhere stories live. Discover now