8. Sorunsal

1.2K 181 179
                                    

OY VE YORUMLARINIZLA DESTEKLERİNİZİ BEKLİYORUM ARKADAŞLAR.

YILDIZLAR HER ZAMAN PARLASIN.


Uyandığımda kendimi biraz daha iyi hissediyordum. Saat henüz erken olduğundan bir süre daha yatakta kaldım. Pencereden gökyüzüne baktığımda ise Yüce Efendimiz Tanrı'nın tüm eserlerine bir kez daha hayran kaldım.

Sanırım yaratılan en kusurlu şey bendim. Kendi varlığımdan rahatsız oldum. Tüm kalbimle gökyüzüne bir dua ve özür yolladım. Düzelmeyi, en azından kendi yolumu bulabilmeyi diledim.

İçimi çekerek kalktığımda banyoya yöneldim. Bir duş alsam iyi gelecekti. Küvete su doldurmaya başladım.

Elime değen tertemiz su her zaman şifa veren, arındırandı. Hayatın başlangıcıydı. İçim aniden karardı. Tüm kâinatta her şeyin yaratılma amacı, sebebi ve sonucu vardı. Benimki neydi? Hikayemin mutlu bir sonu var mıydı?

Hiçlik Dünyası hiçbir hikâyenin mutlu sonu olamazdı. Bunu hak edecek hiçbir şey yapmamıştım. Korkuyla titredim. Bilinmezlikler ve hakkımda verilebilecek hüküm ortadayken endişelenmemem mümkün değildi. İnsanlar sürekli bilinmezlik, çaresizlik hatta umutsuzlukla baş etmeye çabalıyorlardı. Bu şekilde nasıl ya da nereye kadar dayanabiliyorlardı?

Su elime değince irkildim ve suyu hemen kapattım. Lavantalı banyo tuzumu attıktan sonra küvete uzandım. Lavanta kokusu eskiden beri bana huzuru çağrıştırıyordu. Bu kokuyla sakinleşirken bedenim de gevşedi. Bir süre düşüncelerden uzaklaştım ve dinlendim.

Duştan çıkınca giysi dolabıma ilerledim. Melekler ile üst düzey melekler giysilerinde beyaz ve krem, şeytan ile iblisler ise daha çok siyah, gece mavisi, zümrüt yeşili ve ateş kırmızısı renklerini tercih ederlerdi. Serafimler ve baş melekler ise kıyafetlerinde beyaz ile krem renk haricinde toprak ve mavi tonlarını kullanırlardı. Lucifer'ı şimdiye dek hep siyah giysiler içinde görmüştüm.

Ben de bugün giymek için krem rengi, yakalı, göğüs kısmında dantel olan, dizlerimin üstünde biten pamuklu bir elbiseyi tercih ettim. Hazırlıklarım bittiğine kapı çaldı. Chris'in geldiğini tahmin ederek kapıyı açtığımda ise büyük bir şaşkınlık yaşadım.

Gelen Micheal'dı.

Sarı, dalgalı saçları sanki rüzgârda yeni dağılmış gibi doğal, gökyüzü mavisi gözleri penceremden görünen gök kadar eşsiz ve parlaktı. Beyaz gömleği ile aynı renk pantolonu oldukça yakışmıştı. Gerçekten yakışıklıydı. Onu incelerken, onun da bakışları üzerimde geziniyordu. Gülümsedi. Lucifer gülünce nasıl yakıyorsa, Micheal gülünce güzel bir bahar esintisi hissediyordum. Sanki cennet yüzünde canlanıyordu. Bu ikisi bana neler yapıyordu?

Mutluluğumu bıçak gibi kesen acıyla irkildim. Bu acı, mutluluğu hak etmediğimi bilen mantığımla vicdanımdı. Ben olmaması gerekendim.

Acı tüm benliğimi sararken vicdanım beni boğdu. Kalbimle ruhum büyük bir baskı altında ezildi. Ne kadar çabalasam da kendi cehennemimde kavruluyordum.

Peki bir gün çabalarım beni kurtarmaya yetecek miydi?

"Günaydın Hazel, nasılsın?"

Endişeli zihnimdeki düşünce akışı aniden kesildi. Micheal endişeli bir şekilde beni incelerken ona gülümsemeye çalıştım. Olmadı. Bana yaklaştı ve bir elini yanağımda gezdirdi. Yumuşacık ve nazik bir dokunuştu. Lucifer'ın sert ve kaba tavırları aklıma geldiğinde kızardım.

RUH LEKESİ(düzenleniyor)Where stories live. Discover now