39- Akşam Yemeği

Začať od začiatku
                                    

Kanser olduğumu biliyorlar mıydı, bilmiyordum.

"Ne yemeği?" dedim çatık kaşlarımla dağılmış mutfağa bakarken. Kim tavana yumurta atmıştı lan?

"Hünkar beğendi" dedi Hasan sırıtarak. Gözlerim büyürken Uygar ters ters Hasan'a baktı. "Yok şevketi bostan yapıyoruz, amına koduğum!"

Kaşlarım havalandı. İzmirde ne zaman balık yemeye gitsek yanında meze olarak gelirdi ve bayılarak yerdim. Uzun zamandır yememiştim.

"Şevketi bostan mı?" diye sordum, sesim hala kısıktı. Uygar'ın bakışları hızla bana döndü. "Sever misin?" dediğinde yavaşça kafamı salladım.

"Evet arkadaşlar şevketi bostan yapıyoruz" dedi hızla ve arkasını dönüp telefonunu eline aldı. Galiba tarif bakacaktı.

"Beceremezsiniz ki" dedim dürüstçe, hepsinin bakışları bana döndüğünde dudaklarımı birbirine bastırıp kafamı Devran'ın omuzuna gömdüm.

"Bakmayın lan" dedi ters ters. "Döveyim istersen Ekin?"

"Yok dövme, şevketi bostanı yapsınlar ondan sonra döv" dediğimde Uygar gülmemek için dudaklarını birbirine bastırıp elindeki tarife geri döndü. Zor bir yemekti ama, doğruyu söylüyordum.

"Kullanılmış hissetmem normal mi?" dedi Hasan, aynı anda elleriyle göğsünü çapraz bir şekilde kapatmıştı. Bera birden aklına bir şey gelmiş gibi hızla Hasan'a döndü.

"Sabah sen neden tekele gittin?" dediğinde Hasan Bera'ya baktı. "Salih götürdü beni sınava, o yüzden" Bera'nın kaşları daha çok çatıldı.

"Nasıl götürdü?"

"Eşşeğinin semerine atıp götürdü" dediğinde Bera ona vurmak için öne atıldı ama Hasan refleks bir hareketle kaçtı.

"Nasıl götürecek oğlum? Arabasıyla götürdü işte" dediğinde kaşlarım havalandı. Bunlar ne ara bu kadar yakın olmuştu, en son Hasan Salih'in götüne sokacağım diye sayıklayarak kapı kollarını sökmüyor muydu?

"Var bu işte bir bokluk ama, hadi hayırlısı" dedi Bera, sesi düşünceliydi.

"Ama nasıl güzel bir bok..." dedi Hasan hülyalı hülyalı.

Bera bu sefer ıskalamadı ve sertçe ensesine vurdu. Hasan sesli bir şekilde inlediğinde yüzümü buruşturdum.

"Parmaklarını eklemlerinden başlayıp tek tek sike sike sikeyim senin" dedi Hasan bağırarak, bir yandan da hızlı hızlı ensesini ovuşturuyordu.

Ensesinde kıpkırmızı bir şekilde beş parmağının izi çıkmıştı. "İki katı sana girsin" dedi Bera, ettiği küfürü dinlememişti bile.

"Şevketi bostan lazımmış, evde var mı?" dedi Uygar, diğerlerini takmadan dikkatle tarife bakıyordu.

Allahım şevketi bostan yapacaklardı, şevketi bostan ile yapıldığını bilmiyorlardı...

"Yoksa ben gidip alırım!" dedi Hasan hevesle elini kaldırarak.

"Tekelde şevketi bostan olmaz Hasan" dedim, suratı düşerken elini geri indirdi.

"Ben alamazmışım arkadaşlar" dediğinde sırıttım.

Herkesin normal davranması beni şu an iyi hissettiren tek şeydi, eskisi gibiydi herkes. Sadece Erez ve ben değişmiştik sanki bir gecede.

"Tamam varmış" dedi Uygar dolaptan bir poşeti çıkarırken. "Oğlum sen şevketi bostan nasıl gözüküyor nereden biliyorsun ya?" diye sordu Devran merakla , bir eli hala omuzlarımdaydı.

disiplinWhere stories live. Discover now