11- Kararsızlığın Pençelerinde

55.9K 4.2K 2.2K
                                    

Hikayenin kırılma bölümü olacak bu bölüm. Gece okuyanlara selam olsun, sabah görenleri de kocaman öpüyorum. Keyifli okumalar!

Şarkı- Duman, Paramparça

"Bu hoca mal mı ya?"

"Evet, malım Devran" Arkasında dikildiğim çocuk irkilip korkuyla bana dönerken elini kalbine koydu. Keyifle gülümsedim.

"Hocam neden sinsi sinsi geliyorsunuz?" dese de yanındaki sandalyeyi ittirip oturmam için nazikçe bileğimden tuttu. Yavaşça bahçedeki plastik sandalyeye oturdum. Bera ve Uygar da karşımda oturuyorlardı.

"Kimin hakkında konuşuyordunuz?" dediğimde Devran sıkıntıyla derin bir nefes aldı. "Matematik, Coğrafya ve Tarihten kaldık hocam" dediğinde Bera sesini yükselterek "Ders kalmadı orospu çocuğu, ders kalmadı" dedi. Kendine kızıyor gibiydi.

Devran sinirlenmek yerine gözlerini büyüttü ve alınganlıkla karşısındaki çocuğa baktı. "Bana niye bağırıyorsun ya?" dediğinde Bera derslerden kaldığı için sinirli olmalıydı, bu yüzden yine çatacak yer arıyordu.

"Bağırmıyorum" dedi, dizlerini titretiyordu.

"Bağırdın ama" dedi Devran. "Bağırmadım" dediğinde Devran kaşlarını kaldırdı. Aşırı dalgın ve uysaldı bugün, normalde şimdiye kadar kavga etmeye başlamaları lazımdı.

"Bağırmadın mı?" dediğinde Bera hızla kafasını salladı. "Yanlış duymuşsun Devran'ım, senin kulağını sikeyim" dediğinde Devran hızla oturduğu yerden kalkıp Bera'ya vurmak istedi ama Uygar kolayca ikisini ayırıp yerlerine oturmasını sağladı. Zaten Bera Devrana vurmuyordu, darbelerini engelliyor yada kollarını tutup kendisine vurmasına izin vermiyordu. Oysa en kavgacıları Bera idi.

Ortamda dönen muhabbeti bayık gözlerimle dinlerken Uygar benim yapamadığımı yapıp arkadaşlarına güzel tamlamalı bir küfür etti.

"Hasan ve Erez nerede?" diye sordum. Kaç gündür Erez'i doğru düzgün göremiyordum zaten, yine babasının işlerine yardım etmeye başlamış olmalıydı.

"Buradayım" sesini duymamla yanımdaki sandalyenin çekilmesi bir oldu. Tanıdığım bedeni yanıma otururken gözleri direkt benim üzerimdeydi. "Neden gelmiyorsun kaç gündür?" diye sordum. Sesim sakindi.

"İş" dedi kısaca. Verdiği kısa cevap ve soğuk sesi kaşlarımın çatılmasına sebep olurken bakışlarını hızla Uygara çevirdi.

"Kardeşim, abimi bir arayacakmışsın" dediğinde Uygar kaşlarını kaldırdı. "Doğu'mu istedi onu aramamı?" dediğinde Erez nefesini yavaşça dışarı üflerken kafasını salladı.

"Benim hakkımda bilgi isteyecektir" dediğinde Erez'in bir abisi olduğunu bile yeni öğreniyordum. Doğu Çakırca.

Uygar yerinden kalkarken arka cebinden telefonunu çıkardı. "Ben bir konuşup geleyim o zaman" dediğinde Erez kafasını salladı sadece. Bera ve Devran dersler hakkında konuşmaya geri döndüğünde ters ters yanımda oturan adama baktım. Bana bakmıyordu, masaya dikmişti gözlerini.

"Erez" diye mırıldandığımda gözlerini yavaşça bana çevirdi. Yüz hatları gergindi, bacaklarını hızlı hızlı titretiyordu. "Ne oluyor?" dediğimde birkaç saniye öylece yüzüme baktı. Ve birden gözlerini kaçırıp bakışlarını yere indirdi. Yüzünü buruşturdu ve derin derin nefesler aldı.

"Bana söylediklerini hatırlıyor musun?" dedi Erez, öyle kısık bir sesle konuşuyordu ki ben bile zor duyuyordum. "Neden bahsediyorsun?" diye sordum, uzun parmaklarımdaki yüzüklerle oynuyordum. Ve her gerildiğimde olduğu gibi sol dizim bilinçsiz bir şekilde titremeye başladı.

disiplinHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin