''Hey!'' Arkamdan gelen tanıdık sesle durmadım ama daha da yavaşladım. ''İyi misin? Oradaki olay neydi?''

''Açık değil mi?'' dediğimde William da sakince ellerini cebine soktu. Koridorda ikimizde bir süre sessizce yürüdük.

''Öyle söyleyince sana olan ilgisi bitti sandım.'' Dedi en sonunda. ''aslında o da müslü...''

''William!'' durup ona döndüm. ''Her şey bu mu? Evet benim için bu çok önemli ama Aabha... Aynı şeyleri konuşmuyoruz, yaşamıyoruz, sevmiyoruz, tek ortak noktamız İslam ve onu bile farklı yaşıyoruz. En önemlisi İslam benim mutlu evlendiğim kişiyi mutlu etmemi istiyor. Sence ben mutlu olmadığımda ne kadar mutlu edebilirim?'' sorumla bakışlarını kaçırdı. Ben yeniden yürüyünce o da yürüdü. Tekrar bir süre sessizce yürüdük. ''Asıl sen neden pişmansın?'' dedim. Bu sefer sessizliği ben bozmuştum.

''Lou2ya hem hocam hem diğer hocamın sevdiği hem en yakın arkadaşım hem en yakın arkadaşımın sevdiği. Hem ve hem! Bir sürü Athan berbat hissediyorum.'' Derken elini cebinden çıkarıp saçlarının arasından geçirdi.

''Bilmediğin şeyler için neden pişman oluyorsun. Birbirlerinden hoşlandıklarını bilmiyordun!'' dedim. Bana dönüp baktı.

''Onlar aynı dönem okudular, sınıf arkadaşılar ve... Athan onların birbirlerinin bakışlarını hep gördüm. Sadece... Kendimi kandırdım.'' Derken utanmış şekilde bakışlarını kaçırdı.

''Boş.''

''Anlamadım?''

''Boş diyorum bunlar boş bahaneler. Onlar bizden büyük olgun insanlar pekala yaşlı değiller ama bizden 5-6 yıl daha fazla birikimleri var ve sen onlarla baş edemezsin. Biz de seninle aynı dönem okuduk, sınıf arkadaşıydık aşık mıyız birbirimize?'' dediğimde William güldü.

''Demek benden hoşlanıyorsun?''William en sonunda şakaya vurduğunda tek elimi cebimden çıkarıp kolumu omzuna attım.

''Üzgünüm dostum heteroseksüelim.'' Dediğimde elimi omzundan itti.

''İlişkimiz burada biter.'' Diye bağırınca durup ona baktım. Koridorda kim var diye etrafıma baktım. Bir hasta vardı O da dönmüş bize bakıyordu. Bir süre bize bakıp önüne döndü. Ben de hızla Willam'a döndüm.

''Sen! Şakayı bok etmekte üstüne yok.'' Dediğim anda üzerine koşmaya başladım. O koridorda koşarken ben peşindeydim. Hızla köşeleri dönüp koşarken arkasından bağırdım. ''Yavaş! İnsanlara zarar vereceksin.''

''O zaman kovalamayı kes!'' diye cevap verdi. Ben cevap vermek yerine daha da hızlandım. Peşine tüm hızımla takılmıştım.

En sonunda üst kata çıkıp dinlenme odasına daldığında kapıyı açma süresi içinde oyalandığı için yetişmiştim. Dinlenme odasına girdiğinde üstüne atladım. O altta ben üste içeri uçtuk. Birbirimize girince yerde yuvarlanıyorduk. Eğlencesine yapıyorduk bu saçma şeyi.

''Dostum biri görse rezil olacağız.'' William'ın cümlesiyle alayla güldüm.

''Bunu hastaların yanında saçma sapan konuşmadan önce düşünseydin.'' Dedim. Onu iterek ben üste çıktım. Birbirimize vurmuyorduk. Sadece zapt etmeye çalışarak güç gösterisi yapıyorduk. Erkeklik böyleydi. Üstünlük kurmak genetik olarak geliyordu. William beni itmeye çalışınca kımıldamadım. ''Ah, işte en güçlü benim!'' dedim. O an öksürük sesi ile dikkatim dağıldı ve William beni iterek üste geçti. Sinirle kükredim. Tekrar öksürük sesi aramıza girdi. Biz yavaşça başımızı sağa çevirdiğimizde merakla gözlerle karşılaştık. Tuhaf görüntüde donup kalmıştık.

Baş hekim bile buradaydı. En tuhafı Richie ve Lou ne zaman gelmişti? Bazı suratlar gülerken bazıları ciddiydi bazıları araftaydı. Bu görüntüden ne çıkardıklarını bilmiyordum. Duygular karışıktı. Birkaç cerrahi asistan ellerinde dosyalarla buradaydı. Onlarda bu anı görmüştü. Biz hala kımıldamıyorduk.

''Richie yerde yuvarlananlar senin cerrahi asistanların değil mi?''baş hekimin sesiyle yutkundum.Sorun bizi böyle görmesi değil Richie kızacak olmasıydı.

''Hemen ilgileniyorum hocam.'' Richie öne çıkıp kapıya gitmek için yanımızdan geçerken bize bakmadı.

''İşi boş beyninize söyleyin beni takip etsin.'' Demekle yetindi sadece. Biz birkaç saniyede hızla yerden kalktık. Bize bakan hoca kalabalığına özür dilemek manasında eğilip koşarak odadan çıktık. Richie bizi bekliyordu. Kaşları o kadar çatıktı ki birleşmişti.

''Haklısın çocu...'' William söze atladığında elini kaldırıp susmasını sağladı.

''Gerizekalılar! Böyle bir şey yapacaksınız neden bana haber vermiyorsunuz?'' dediğinde derin bir nefes aldım.

''Özür dileriz kızmakta haklı... Ne?'' Richie'nin ne söylediğini anladığımda durup ona baktım. İyi miydi?

''Tek siz mi eğlenebilirsiniz?''

''Şapşallar!'' Aniden gelen bağırma sesiyle arkamı döndüğümde Lou William'ın sırtına zıpladı. William dengesini kaybedip öne doğru sendeleyince Richie hemen Lou'yu tutup kurtardı. ''Saatlerdir burada yüzlerce çeşit insanla uğraşıyoruz, iki kez polis, beş kez güvenlikle muhattab oldum. Stres atmamız lazım ama siz kendi kendinize eğleniyorsunuz!'' Lou bize kızarken Richie'den daha başarılıydı.

''Şimdi standart altındasınız.'' William omuz silkti. Sinsice sırıttı. ''Bizim bir de not derdimiz, hoca çilesi ve nöbetlerimiz var.'' William'ın sinsi gülüşü daha da büyüdü. Ben de elimden olmadan sırıttım. Ciddi olmak ona çok nadir uğruyordu. Bu yüzdendir etrafına neşe saçıyordu.

''Öyle mi?'' Richie ellerini arkasında birleştirip öne doğru çıktı. ''Athan izinlisin.''

''Ashle'yi kontrol edey...''

''William halleder. Bu gece nasıl olsa burada.'' Richie William'ın aynı sinsi sırıtışını takındı.

''ama... Richie!'' William cümle kuramadı çünkü Richie arkasını dönüp ilerlemeye başladı. ''bu haksızlık! Olamaz.'' William bir süre donduktan sonra kendine geldi. ''Hocam!'' diye bağırıp köşeyi dönen Richie'nin peşinden koşmaya başladı.

''Bunu kaçıramam.'' Lou'da koşup gözden kaybolunca sırıtarak kafamı salladım. Bu kadar çok ölümün olduğu bir çatı aldında bu kadar neşeli olmak hayatın esprisiydi. Burası hastaneydi. Buraya yüzlerce hasta gelirdi. Herkes birbirinden farklı kişilik, hobi, fobi ve kültüre sahipti. Bu da doğal olarak belayı, hüznü, sevinci, hayatı ve ölümü getiriyordu. Belki de polislerden daha hareketli ve renkli hayatımız vardı. Ne hayatlarla karşılaşıyorduk. Ne olaylar vardı.

Yavaşça düşüncelerim arasında yürümeye başladım. Bazen sadece gitmek istiyordum. Babamın yanına çiftliğimize. Doğayla iç içe yaşamak... Bunca eğitim insanlara faydalı olmam bunu bırakabilir miydim? Bu en önemli soruydu. İşte buna hazır değildim. Hatta kendime bu hastaneye sıkıştığım için kızıyordum.

Köşeyi döndüğümde boş koridorda yankılanan ayakkabı sesiyle bakışlarımı yavaşça kaldırdım. Önce gümüş rengi topuklu bir ayakkabı görüş açıma girdi, bakışlarım yükseldikçe yürüdükçe yırtmaçtan dışarı çıkan düzgün bir bacak, kırmızı uzun elbise, ince bir bel ve güzel bir yüz girdi bakış açıma. Bu tanıdık suratla durdum.

''Huh...'' diyebildim sadece. Aabha koridoru ayağındaki topuklunun sesiyle yankılatarak ilerliyordu. O hiç tanıdığım Aabha değildi. Şaşkınlıkla gözlerimi ovuşturdum. Şaka mıydı? O çok hoş olmuştu. Bu tuhaf beğenme hissini sevmemiştim. Aabha ben bu dalgınlıkla yanıma yaklaşmıştı. Parfüm mü sıkmıştı? O Müslüman olmaktan çok kültürüne bağlıydı. Hindistan kültürüne bağlıydı. Şuan bunu yıkmıştı. Çok farklıydı.

''Merhaba, Athan.'' Diyip yanımdan hiç durmadan geçip gitti. Ben hayatımda hiç yapmadığım bir şey yapdım ve dönüp arkasından baktım. Sırtındaki o dekolte ve sırtından sallandırdığı kolye ile... Hızla önüme döndüm. Çenemi sıktım. Önce Ashle şimdi Aabha! Bu şeyler hoş değildi. Kendime olan sinirle dövme olan kolumdaki saate baktım. Daha erkendi. Bu aptal düşünceleri dağıtacak bir şeyler gerekti.

Diğer hikayelerimi profilimde bulabilirsiniz.

Eva; Gelecek UmutturDonde viven las historias. Descúbrelo ahora