"Ha bir de döv" dediğimde gergin çenesiyle havadaki elini saçlarıma indirip okşadı ama dikkati bende değil telefondaki arkadaşımdaydı.

"Gelmiyor diyorum bende İzmire, sen nereden bileceksin pezevenk?" dediğinde gözlerimi büyüttüm. Oturudğum yerde dikilip telefon için elimi uzattığımda çatık kaşlarını bir an olsun bozmadan telefonu bana uzattı.

Gözlerimi Erez'den ayırmadan kulağıma götürdüm. "Efendim Akel?"

"O adam kim Ekin?" dediğinde sesindeki öfke derin bir nefes almama sebep oldu. "Boşver şimdi, ne için aramıştın?" diye sordum.

"Baban ile konuştum. Kesin olarak İzmire geleceğini söyledi, şimdi bu herifte öyle bir şey yok diyor" dediğinde gözlerimi kapatıp derin bir nefes verdim. "Gelecek misin gelmeyecek misin Ekin?"

İki yol ayrımı, iki farklı hayat vardı. Ama benim hayatım bu kasabadaydı. Erez'in gözlerinin içine bakarken "Bir dakika bekle Akel" dedim ve konuşmayı sessize aldım.

"Erez" dediğimde çatık kaşlarıyla bana bakıyordu. Elimi uzatıp parmaklarımı yüzünde gezdirdim. Hafif bir gülümsemeyle "Sevgilim" dediğimde kirpiklerini kırpıştırdı.

Yüzümdeki elimi hızla tuttuğunda kaşlarımı kaldırdım. "Sevgilim misin yani?" dediğinde gözlerimi devirdim. "Hayır, kayınçonum"

"Dalga geçme Ekin, güvenmediğini söylemiştin bana" dediğinde kafamı olumsuz anlamda salladım. "Güvenmiyorum demedim sadece senin hislerinden emin olman gerektiğini söyledim. Benim de emin olmam gerekiyordu ve ben eminim" dediğimde dikkatle ağzımdan çıkan her kelimeyi dinledi.

"Sen emin misin?" diye sordum tereddütle. Ellerindeki elimi dudaklarına götürdüğünde gerildim, yavaşça öperken derin bir nefes aldı. "Eminim" dedi sakince.

Gülümsediğimde elimin üzerinde gerilen dudaklarından onun da gülümsediğini hissettim. "Sana bir şey soracağım, dürüstçe cevap vereceksin" dediğimde elimi dudaklarından çekti ama bırakmadı, sıkıca tutarken elimin tersini parmaklarıyla okşuyordu.

Kafasını salladı kararlılıkla. "Adnan'a başını derde sokacak bir zarar verdin mi?" dediğimde yüz hatları anında gerildi. Bakışları cama döndü, gökyüzüne baktı.

Sıkılı dişlerinin arasından "Sanmıyorum" diye tısladı. "Yarın Uygar ve Bera polise gidecekler, cezasını çeksin orospu çocuğu" dediğinde titrek bir nefes verdim. Aklıma cebimdeki flash bellek geldiğinde elimi avuçlarından hızla çekip flashı çıkarıp Erez'e uzattım.

"Bunu da karakola götür. Ama bana söz ver, içine bakmayacaksın" dedim. Eğer şimdi öldürmediyse, bu videoları görünce kesinlikle öldürürdü. Flashı alırken kaşları çatıldı.

"Neden?" dediğinde bakışlarımı kaçırdım. "Soru sorma Erez, sadece dediğimi yap. Olur mu?" dedim.

Düşündüğümün aksine flashı alıp cebine koyarken "Tamam" dedi. Gülümseyip telefonu sessizden çıkardım ve kulağıma götürdüm.

"Akel" dedim kararlılıkla. "İzmire dönmeyeceğim" Erez yavaşça kafasını kaldırıp bana baktığında haftalar sonra gerçek bir gülümsemeyle baktım ona. Hayatım sanki artık onun etrafında şekilleniyordu, o olmadan bir hayat süremez gibi hissetmeye başlamıştım.

"Neden ama?" dedi Akel huysuzca. "İnci ile o kadar hazırlık yaptık" dediğinde derin bir nefes aldım.

"Ziyarete gelirim sizi ama temelli gelemem" dediğimde bir kaç dakika daha konuştuk ve en kısa sürede onu ziyarete gitmem karşılığında anlaşıp telefonu kapattık.

Erez biraz huysuzlandı ama beraber gidebileceğimizi söyleyince zar zor kabul etti. Bir süre daha beni öptü, çenemi ısırdı ama en sonunda içeriden gelen kekin kokusunu aldığımda Erez'i zar zor kendimden ayırdım.

disiplinWhere stories live. Discover now