'Bende eğreti gelin oldum aşağıda, demek hanım anne gelin hanım ayakları yalanmış. Bundan sonra mesafemizi bilelim..'

'Kız sen ne kinci ne fena bişeysin! Nerden çattım ben sana?'

Bir ayağıma kapanıp yalvarmadığın kaldı diyecektim de uzatmamak için sessiz kaldım. Şaşkınca bizi izleyen Ali'nin yanına gitmeden evvel sigaramın külünü düşürüp kendi sönmesi için bıraktım. Kalanı olaylar durulunca içerdim, kırıp ziyan etmeye gerek yoktu.

'Ali senden de özür dilerim..' sesim fısıltı gibi çıkarken önünde durmuş gözlerine bakıyordum. Nasıl bir şeydi anlamamıştım. Masum muydu? Deli miydi? Kafası biraz gidik miydi? Neydi, kimdi?

'Ne olduğunu anlamadım aslında..' diye sorarken ne hissediyordu? Ali bana o kadar yabancıydı ki, kendimi bu evin kırk yıllık kızı, Ali'yi geçen hafta evime gelen bir yabancı olarak görüyordum. Anlayamıyor, tanıyamıyor, nasıl konuşacağımı bilemiyordum. Ama Şahsine hanım nokta atışı yapmayı biliyordu. Ali'yi ilgilendiren kısmı dillendirince Ali'nin kaşlar hemen çatılmıştı.

'Asıl ben özür dilerim Ali'm, yalancının birini sokmuşum senin nikahına..'

'Ben sana söyleyecektim. İş işten geçtikten sonra öğrenmeyecektin.'

'Ne yalanı, ne nikahı? Ne söyleyecektin Alev? Kafam allak bullak oldu..'

Biraz daha girdim dibine. Niye bilmiyordum ama şu an bana inanıp annesini yanımızdan göndermesini deli gibi istiyordum.

'Ben söylediğim gibi kimseyle münasebet kurmadım. Kız oğlan kızım ben..'

Şaşırdı, kaşları birden havalandı ve yüzü bozuldu. Annesine baktı, sonra tekrar bana. Kalbim beni bırak dercesine yavaş atıyordu. Yaşadığımı hissedemiyor, Ali'nin vereceği tepkiye karşı durup durmayacağını kestiremiyordum. Öyle berbat bir haldeydim.

'Bana gösterecek neyin var?' Haklıydı, onu yüceltmek, onu bu hapisten kurtarmak için gelmiştim. Ona beylik laflar etmiştim, geceleri taciz etmekle korkutmuştum. Şimdi karşısında bunlardan bir haberdim. Ama bilmiyordu ki, görerek öğrenir, yaşayarak deneyimlerdin.. benim deneyimim yok diye, kapı dışarı mı edilecektim?

'Çok şeyim.. yapmadım ama gördüm. Söylemedim ama duydum. Ben bu işlerin göbeğine doğdum Ali, ben.. ben öğretirken öğrenecektim. Ama gerek kalmadı, gideceğim şimdi!'

'Gitmek yok..'

Gergince alt dudağını ısırmaya başladı. Bana gitme diyordu ama kafası karışmıştı. İstediğim tek şey bana inanmasıydı. Ama hanım anne izin vermiyordu ki iki dakika göz göze bakıp aşık olalım.. Yüksek sesiyle çınlattı kulaklarımızı.

'Yalan! Bu da yalan! Senin niyetin başımıza kalmak!'

Başına ben kadar taş düşsün be kadın! Delirtti beni sonunda. Ben bir adım üstüne yürüdüm o bir adım geri bastı. Ağzıma geleni saydım, arkasında ki koltuğa düşene kadar da durmadım.

'Bana bak hanım anne! Ben senin teklifini oğlunu görmeden kabul ettim! Kime kadınlık edeceğimi bilmeden! Kör mü topal mı, güzel mi çirkin mi görmeden tamam dedim! Kırk yaşına kadar millete bedenimi sergilememek için dört aylığına Ali'nin orospusu olmayı kabul ettim!'

'Doğru konuş Alev!' Zaten hep doğru konuşmuştum bu zamana kadar. Tek yalanım da bana bu işleri açmıştı. Bir öfkeyle döndüm Ali'ye. Ne diyeceğini bilmez halde bakıyordu gözlerime.

'Yapma Ali. Parayla tutulmuş nikahlı bir dansöz başka ne olur? Annen beni görür görmez anladı mesela. Dansöz namussuz olur dedi, konduramadı bana saflığı temizliği..'

Alev | Kara BelaWhere stories live. Discover now