1 - Yaralı Çehreler

Start from the beginning
                                    

Bera sakin bir sesle "O müdürün ses tellerini tek tek sikeceğim hocam merak etmeyin" dediğinde gözlerimi büyüttüm. Hızla oturduğum yerden kalkıp kapıya ilerledim ve kapattım

"Bera!" dedim sertçe. "Ulan sus" dediğimde sınıf kıkırdadı. Sertçe gözlerine baktım hepsinin.

"Sinirliyim ben hala" dediğimde Erez'de gülmüştü. "Bana bir çözüm önerisi sunun çünkü benimkiler bitti" dediğimde Sude "Hocam söz veriyorum dikkat edeceğiz bundan sonra" dediğinde kafamı hafifçe sağa doğru yatırdım.

"Sude, her seferinde aynı sözü veriyorsunuz" dedim ılımlı bir sesle. Sınıf sert çıkışmadığım için bundan cesaret bulup hep bir ağızdan sözler vermeye başladığı sırada benim tüm tüylerimi diken diken eden bir ses duydum. Erez'in sesi.

"Ekin hocam" dediğinde açık kahverengi gözlerimi, ela uzun uzun gözlerine çevirdim. "Bundan sonra benim kontrolümde, merak etmeyin" dediğinde gözlerimi gözlerinden ayıramadım. Burada çalışmaya başladığımdan beri ilk defa benimle direkt konuşuyordu.

"Tamam" diye mırıldandığımda gülümsemesi büyüdü.

Devran "Senin kimsin beni kontrol edeceksin pezevenk" dediğinde kaşlarımı çattım hızla. "Devran!" dediğimde hızla süt dökmüş kediye dönüştü.

"Kontrol edebilirsin kardeşim sıkıntı değil" dediğinde sırıtmamak için dudaklarımı birbirine bastırdım.

Bugün ders işlemeleyi düşünmüyordum çünkü bugün bana çekilen azarın iki katı hem müdür hemde öğretmenler tarafından onlara yapılmıştı. Aileleri arandığı için zaten evde de başları ağrayacaktı.

"Sude, hadi bir film aç" dediğimde sınıftan sesler yükselemeye başladı. Gülümsedim. Sude hep çantasında taşıdığı flash belleği çıkarırken Uygar isyankar bir sesle "Ne olur Harry Potter açma" dedi.

Orta sıralarda oturan Can isyankar bir sesle "Hocam söyleyin açmasın artık, her bölümünü beş kere izledik" dediğinde Sude onları takmadan flashı tahtaya takıyordu. Akıllı tahtası olan sayılı köy okullarındandı.

"Ben o Dudley'nin cibiliyetini sikeyim" dedi Devran. Gülerken kafamı hafifçe sağa sola salladım. Sude kafasını bana çevirip "Hangisini açayım Ekin hocam" dediğinde bir kaç saniye düşündüm.

"Azkaban Tutsağı" dediğimde gülümseyerek filmi açmaya başladı. Herkes itiraz ederken Sude ve ben hiçbirini takmadık çünkü biz ikimiz iflah olmayan hayranlardandık.

"Hasan, kapat perdeleri" dediğimde büyük bedenini sesli bir şekilde masadan ayırıp uzun kollarıyla perdeleri çekti. Sınıf karardı. Herkes baygın gözlerle defalarca izlediği filmi tekrar izlemeye başladı.

"Arka sıra" dediğimde beş çocuğundan gözleri bana döndü. Kafamla kapıyı işaret ettim. "Dışarı gelin" dediğimde hepsi bunu bekliyormuş gibi masalarından kalkınca hafifçe irkildim.

Ulan öğretmenlik yaptığım öğrenciler benden uzun ve kalıplıydı yanlarında daha ufak kalmak gururumu aşırı zedeliyordu amına koyayım.

Kapıyı açıp önden çıktığımda diğerleride peşimden çıkmıştı. Terasa doğru ilerledim ve açık alana çıktım. Bugün hava aşırı soğuk ve basıktı. Beş çocukta etrafımı sardığında kollarımı göğsümde bağdaştırdım.

Sertçe gözlerine baktım, Erez hariç. Ona sert sert bakamıyordum, eriyordum anasını satayım.

"Dövebildiniz mi bari?" diye sordum sırıtarak. Azarlanmayı bekleyen gözler şaşkınlıkla bana dönerken sırıtmam daha da büyüdü.

"Hocam dövmek ne demek..." dedi Devran alt dudağını ısırıp kafasını sağa sola sallayarak. Sesli bir şekilde güldüm.

"Ulan madem dövdünüz bu suratlarınızın hali ne?" dedim yaralarında gözlerimi gezdirirken. Erez'in yaralarına bakamadım, içim acıyordu bildiğin. Ne ara böyle olmuştum ben? Bu raddeye ne ara gelmiştim anlamıyordum. İşin basit bir hoşlanmadan çıkacak olması beni çok korkutuyordu.

disiplinWhere stories live. Discover now