Thirty five

2.1K 296 180
                                    



Yorum istiyoree♥️


Hyunjin ile normal bir şekilde kahve içmiştik. Her şey son derece normaldi. Nasıl iş ortağı ile konuşulursa benimle o şekilde konuşuyor ve Lux hakkında bir şeylerden bahsediyordu. Ne kadar ilgimi çekmese de onu dinliyordum. Hyunjin ile hiçbir zaman böylesine normal konuşmayınca farketmiştim ki, iş konuşurken cidden çekiciydi.
Kafamın böyle şeylere kaymasını engelleyemiyordum ama kayıyordu işte. Hyunjin'in ise böyle şeyler düşünmeyi bıraktığına adım gibi emindim. Dün ailemin yanında laf çarpıtan o değilmiş gibiyken düşünmesini bekleyemezdim zaten.

Bir süre öylece o konuşmuş, ben dinlemiştim. Aklıma takılan şeyleri sormamak için ise ultra çaba sarfediyordum. Mesela Eunji neden buradaydı? Bunu ona tabiki sormamış, aklımı kurcalamaya devam etmesine izin vermemek içinde Hyunjin'in odasını pür dikkat izlemeye koyulmuştum.

Siyah ve kahverengi tonların ağırlıklı olduğu bir odaydı. Duvarının biri genişçe camla çevrildiğinden dışarıdaki yeşil ağaçların verdiği görüntü ile siyah ortamın boğuculuğu azalıyor, daha ferah bir görüntü oluşturuyordu. Sanat eseri maabında biblolar odasındaki yer yer raflarda dizilmişti. Masasının üstü gereksiz şeylerden uzak, boştu. Masasının önündeki koltukların arasında ise gümüş ayaklı bir sehpa vardı. Masanın karşısındaki duvarın önünde kahverengi bir oturma grubu vardı ve o oturma grubu bana hayal kurmak için yeterli geliyordu.

Hyunjin ile birlikte ofisinden çıkıp, mekanından ayrıldığımızda ise tekrar sessizliğe gömülmüştük. Arabada öylece cama vuran çiseleyen yağmurun damlalarını izlemiş, arada ise ona dönerek geldiğimden beri yaptığım gibi sarı saçlarını geriye yatırması ile daha da keskin duran yüz hatlarını incelemeye başlamıştım.

Dalmış olacağım ki, göz teması kurduğumuzdan habersiz ona bakmaya devam ettim. Ona kızgındım ama özlemiştim de. Özlenilecek güzel şeyler yaşadığımızı sanmıyordum. Sözleşmemiz içerisindeki gerçekleşen şeylerden ziyade, Hyunjin tarafından sürekli bir çocuk muamelesi gördüğümden sanırım özlemekten ziyade ona alışmış olduğumdandı içimdeki bu his. Ha bir de, Hyunjin'inin kendisini benden uzak tutmaya çalışması vardı. Bu düşünce ile derin bir iç çektiğimde tek kaşını kaldıran Hyunjin'i yeni farkediyordum. Silkelenip kendime gelmiş ve bakışlarımı kaçırmıştım.

"Ne düşünüyordun öyle?" Dediği şeyle dişlerimi sıktığımda yavaşça yüzüne döndüm.

"Hiçbir şey." Tatmin olmamış bir şekilde kaşlarını kaldırdığında cama döndüm. "Hava durumu üstüme ağırlık çökertti." Hyunjin kafasını sallayıp bir süre daha bana bakıp ardından bakışlarını çevirmişti. Bunu fırsat bilip ona kısa bir bakış attım. Soramazsam patlayacak gibi hissediyordum. "Eunji neden oradaydı?"

Sorumla bakışları tekrar bana döndüğünde bir süre bakışlarını yüzümde gezdirmiş ardından ise gözlerime odaklamıştı. "Ayrılmak için."
Gayet düz bir şekilde söylediği için bir an ayrılmadıklarını falan düşündüm. Nasılsın diye soran birine, iyiyim cevabı vermiş gibi söylemişti.

"Ayrıldınız mı?" Hyunjin başını salladığında, bende hafifçe onu onaylamıştım. Sonrasında ise tekrardan dışarı odaklanmıştım. Duyduklarım nedensizce hoşuma gitse de, tepkimi dışa yansıtmak istemediğimden inene kadar ifademi koruma kararı aldım.

•••

Gerilmiştim. Hiç olmadığım kadar pezevenkçe hissediyordum. Daha doğrusu pezevenklik nasıl bir şeydi deneyimlememiştim ama işte tam olarak şu an pezevenktim. Mekana geldiğimizde Hyunjin ile ayrılmış ve bir adamı takip ederek nezarethane şeklinde parmaklıkların olduğu bir yere getirilmiştim. Bu görüntü bile dönüp gitmeme neden olabilecek bir görüntüydü.

Trouble // HyunLixWhere stories live. Discover now