Twenty one

2.5K 317 383
                                    





(Hyunjin)

Pekala sabrım yeterince sınanmıştı ama bu kadarı da fazlaydı. Bu çocuk ayıkken ayrı, sarhoşken ayrı sorunluydu. "Bak ne diyeceğim." Ellerini göğsümde gezdirmeye devam ederken konuşmamla bana döndü. "Ben, o utanmaz deliğini parçalamadan önce biraz ayık olmalısın."

Ardından ayağa kalkmış ve kucağımda tuttuğum bedenle havuzun kenarına gelmiştim. "Bay Hwang'ım, alev mi aldınız ne?" Felix hala ciddiyetsiz bir şekilde bana sırnaşırken gözlerimi devirmiş ve kollarım arasında duran bedeni havuza atmıştım.

Üstümü silkeleyip kalktığım koltuğa geri gittiğimde havuzu izlemeye başladım. Elime aldığım bardaktan bir içki yudumladığımda Felix'in hala çıkmıyor oluşu dikkatimi çekmişti. İşaret parmağım bardağı tıklatmaya başladığında tek kaşım kalkmıştı bile. Pekala bu çocuk son derece gevezeydi ve saatime baktığımda bir dakika bile olmamıştı. Yani nefesini tutabilirdi.

Zaten niye düşünüyorsam? Saçmalıktı. Felix'i en başında bu eve almamalıydım. Ama siktiğimin çocuğu kesinlikle fazla etkileyiciydi. Eve geldiği ilk gününde düşüncem tam olarak onun basit bir çocuk olduğuydu. Korkak ve fazlasıyla toy. Gel gör ki, kucağıma yerleşene kadar.

Ben Hwang Hyunjin.. kesinlikle bir çok kadın, erkek ya da sürtük görmüştüm. Ama Felix sıradan biri değildi kesinlikle. O kucağınızda sürtünürken bile son derece masum ve saf görünen birisiydi. Cazibesinin sırrı da buydu belkide. Bebek gibi yüzü.

Hala çıkmayışı ile ayaklanmış ve havuzun yanına ilerleyip çömelmiştim. Gözlerim suyun üstünde gezinirken Felix'in birden fırlayıp boynumdan çekmesi ile suya düşmem bir olmuştu.

Evet evet. Ben. Hwang. Hyunjin.

Felix'e şiddetin kaç bucak olduğunu göstermeyi aklıma yazarken suyun altından dudaklarıma yapışan dudaklar ile anlık sinirimi atmıştım. Suyun yüzeyine çıktığımızda nefes almak için ikimizde dudaklarımızı aralarken Felix, beklemeden dudaklarımdan içeri dilini yollamıştı.

Islak pürüzlü dilini, dilime sürterken dudaklarıma inlemiş ve ellerini omuzuma koyup suyun sayesinde hafiften yükselmişti. Bir eli saçlarıma tutunup diğeri ile bana sarıldığında onu havuzun kenarına yaslamış ve alt dudağını kavramıştım. Dişlerimle ezip çekiştirmeye başladığımda Felix inlemeye devam ediyordu ve o boğuk sesi kasıklarıma adeta ağrılar binmesine neden oluyordu.

Alt dudağında dilimi gezdirip dudaklarına sıkı bir öpücük bırakmış ve ayrılmıştım. Felix alnını, benimkine yaslarken kıkırdamıştı. "Ben istediğimi alırım, Hwang Hyunjin.." başımı geri çekip hala gülen yüzünü incelediğimde çatık kaşlarım yumuşamış ve istemsizce sırıtmıştım.

"Gittikçe daha şımarık oldun, Lee Felix." Omuz silkmiş ardından boynuma sarılı kollarını gevşetmişti. Kızarık dudakları, alnına tel tel düşmüş sarı saçları, etkisi azalan makyajının ortaya çıkardığı çilleri ve hala taze olan yüzündeki morluklarıyla fazla güzeldi. Onun hakkında bazen tek düşüncem bu oluyordu, güzel.

Felix neden hayatımdaydı ki? Neden ona katlanıyordum? Neden babam gelse çekinmeden kafasına patlatacağım mermiyi, Felix'ten sakınıyordum ki?

Sebebi, güzeldi. Felix gerçekten güzeldi.

Uzanıp yanağıma bir öpücük bırakıp boynuma kafasını gömmüştü. "Burayı sevdim." Ardından boynuma bıraktığı öpücük ile irkildim. "Ve burada uyuyacağım." Ardından başını yaslamış, nefesinin boynuma çarpmasına izin vermişti.

"Rahatsız edicisin, çocuk."

"Sizde huzur vericisiniz, Bay Hwang." Dediği şey ile başımı geri çekip yüzüne baktım. Gözlerini kapatmıştı bile.

'İki sözcüğün seni etkilemesine izin veremezdin değil mi Hyunjin? O sadece sarhoş. O sadece zevklerin için kullanmayı kabul ettiğin biri ve sen gardını bir gence asla düşüremezsin.'

İç sesim aynen böyle diyordu ve haklıydı da. Bu, kesinlikle ben değildim.

Bir elimi Felix'in beline sarmış, diğerini de havuzun kenarına koyup destek alarak onu havuzdan çıkarmıştım. Ardından kendimde çıkıp hafif olan çocuğu kucakladığımda içeri doğru yönelttim adımlarımı.

Salonun kapısından giriş yapıp merdivenler yerine direkt asansöre ilerlediğimde, sızmış olan Felix'i göz ucu ile kontrol ettim. Aralık dudaklarından düzensiz nefesleri, sessiz asansördeki tek sesti.

Asansör en üst kata geldiğinde çıkmış ve adımlarımı bayadır uğramadığım odaya yöneltmiştim. Duvardaki tablonun arkasındaki yedek anahtarı kavrayıp kapıyı açtığımda elim karanlık odada lambayı aramış ardından ise loş sarı ışığın odayı aydınlatmasına izin vermiştim.

İlerleyip Felix'i beyaz yatağa bırakıp geri çekildim. Hafifçe kıpırdanıp başının altındaki yastığa sokulduğunda ellerinden birini yataktaki kelepçe ile bağlamıştım.

Felix'in sıkı bir derse ihtiyacı vardı. O böyle devam ettikçe istemediğim sonuçlar oluşacaktı ve bu yüzden ona sınırı öğretmem lazımdı.

Kapıdan çıkıp cebimdeki ıslak telefonu çıkardım. İş görüyor olması güzeldi. Kapıyı geri kilitlerken Chan'ı aramış ve açılmasını beklemiştim.

'Alo?'

"Jackson'ın malları ayarla, yarın iletilsin."

'Ne saçmalıyorsun Hyunjin?'

"Dediğimi yap."

'Felix yüzünden öyle değil mi? Bak tahmin ettiğim şeyse eğer-'

"Chan, sen sadece sana denileni yap."

'Sende bir çocuğu düşünmeyi kenara bırak ve amacına yönelik davran. Bu işte tek kişi değilsin.'

"Alt tarafı sen, Minho ve Jisung? Unutma koca bir örgüte sahibim. İki torba maldan kaybetmem."

'İki torba malı bilmiyorum ama aşık olursan kaybedersin Hyunjin.'

"Hah! Dediğinde mantık arıyor musun?"

'Her şey oldukça açık Hwang. İyi geceler.'



•••




Selaaaaammmm bu bölüm pek içime sinmedi ama umarım beğenirsiniz

Ayrıca cheese mv kesinlikle en güzel mvlerdeeennn ve harcanmadığı için çok mutluyum ağlamak

Oy verip yorum yapmayı unutmayın kalpli kelepçelerim
-Jedi

Trouble // HyunLixWhere stories live. Discover now