52.Bölüm; Deniz Kabuğu

4.6K 672 192
                                    

(Önceki bölümü okuduğunuza emin olun.)

Seungmin elindeki kahveyi masada oturan sevgilisinin önüne bıraktı ve yanına oturdu. Chan dudaklarını Seungmin'in yanağına bastırıp hızlı bir öpücük bıraktı.

"Teşekkür ederim."

Seungmin ise anında kızarmıştı. Kaç aydır çıkmalarına rağmen hala alışamamıştı. Kalbi ona ilk aşık olduğu zamanki gibi hızla atıyordu hala.

Chan tekrar önündeki kitaba döndüğünde Seungmin boğazını temizledi.

"Ne zaman gidiyoruz?"

"İki gün sonra."

Aradıkları çiçeğin olabileceği konumları tespit etmişlerdi ve onu almaya gideceklerdi. Her şey olabilirdi. Elleri boş da dönebilirlerdi ama Chan en azından denedim demek istiyordu. Çok çalışmıştı.

Seungmin onu onaylarcasına kafasını salladı ve  başını sevgilisinin omzuna koydu. Onun üzülmesini istemiyordu. Bunu başarabileceklerine inanıyordu.

Yavaş yavaş uykusunun geldiğini hissediyordu Seungmin. Elini kaldırıp Chan'ın koluna koyarak okşadı.

"Uykum geldi. Gidelim artık."

Chan onun bu tatlı haline gülerek onu onayladı.

"Birkaç dakika daha bekle. Son bir işim kaldı."

Seungmin gözlerini kapatırken bir mırıltı bırakmıştı sadece.

Ardından geçen bir saatin sonunda Chan saate baktığında içinden bir küfür savurdu. Birkaç dakika demişti oysaki.

Omzunda huzurla uyuyan sevgilisine baktı. Asasıyla önündekileri toplamıştı hızlıca. Seungmin'i uyandırmamaya dikkat ederek kucağına aldı ve kendilerini evlerine ışınladı.

Yatak odalarının kapısını ayağıyla ittirerek açmıştı. Kucağındaki bedeni dikkatli bir şekilde yatağa bıraktı ve sihir yardımıyla üstünü uyanmadan değiştirdi.

Kendisi de pijamalarını giydiğinde yorgun bedenini yatağa bıraktı. İki gün sonra sonunda her şey belli olacaktı. Kafasını sağ tarafında uyuyan sevgilisine çevirdi. Eğer elleri boş dönerlerse de üzülmeyecekti Chan. O çoktan aradığı şeyi bulmuştu. Bu serüven ona dünyaları kazandırmıştı zaten.

Başını yastığa koyarak gözlerini kapattı. Seungmin'in kokusu burnuna dolmuştu. Çok sevdiği saçlarını öptü bir kere. Sonrasında ise uyuyakalmıştı zaten.

••••••••••••••••••••••••••••••••••••••••••••••••

"Ju!"

Jongho küçük ama hızlı adımlarla koltukta oturan Juyeon'un kucağına atlarken aynı zamanda bağırıyordu. Juyeon meraklı bakışlarla ona doğru eğildi.

"Eyic tatlı yememe izin veymiyoy!"

Arkasından salona dalan Eric bıkmış bir surat ifadesiyle dudaklarını büzüp kollarını önünde birleştirmişti.

"İyi de zaten üç dilim yedi. Bir daha ona tatlı yapmayacağım."

Juyeon gülmesini tutarak kucağındaki çocuğu yere indirip kendisi de ayağa kalkmıştı.

"O zaman kalan tatlıları yarın birlikte yiyelim tamam mı? Hem ben senin odana bu sabah bir sürpriz bıraktım. Git bir bak bakalım bulabilecek misin?"

Duyduğu sürpriz kelimesiyle Jongho'nun gözleri parlamıştı resmen. Anında uçarak odasına girdi. Eric küçük çocuğun arkasından bakarken birden beline dolanan kollarla önüne dönmüştü. Juyeon yavaşça onun dudaklarına bir öpücük bıraktı.

Poisoned For You///MinsungWhere stories live. Discover now