''Tek bir tane.'' Dedim. Cebimden on dolar çıkarıp masaya bıraktım. Gülü aldıktan sonra gülerek çıktım. Bir kıza gül alacaksın deselerdi inanmazdım. Şimdi elimde gül tutuyordum. Kırmızı tek bir tane. Gülerek motoruma ilerlerken kaskımı taktım. Bu sefer durmadan hastaneye sürdüm.

-

''Suratıma telefonu kapatmak nedir!'' William sorgularcasına konuşunca giydiğim tişörtün uclarını düzeltip ona döndüm.

''Özür dilerim, elim çarptı sevgilim.'' Dedim alayla. Suratındaki değişim ifadesiyle güldüm.

''Biliyordum! Biliyordum! Kızlardan uzak durmanın sebebini biliyordum! Dinini bahane edip duruyordu sen...'' William saçmalamaya başlayınca dolabımdaki en kalın kitabı fırlattım. Son an da kenara çekilerek kurtuldu.

''Seviyeli konuşmaya çalış. Saçmalıyorsun, 13-25 yaş arası ergen değilim. 29 yaşındayım William her nefes alan karşı cinsin peşine takılmamı bekleme.'' Dedim. Sesim oldukça sertti. Bu konuyu anlamamak için elinden geleni yapıyordu.

''Sen ne saçmalıyorsun? Seni ilkokuldan itibaren tanıyorum. Lise yıllarında bile daha aktifdin. Onu geçtim ilk üniversite yılların? Dövme yaptırırken bile dövmeci kız bulmak için tüm Sidney'i dolaşmıştık!'' inanmayan sesiyle ona döndüm.

''Kaçıyla yattım? Kaçıyla çıktım? Kaçıyla görüştüm? Kaçının adını biliyorum?'' dedim. William ellerine baktı. Hesap yapmaya çalışıyor gibiydi. Hoşnutsuz bir suratla bana çevirdi bakışlarını.

''0.'' Dedi. Bu rakam benden çok onu mutsuz etmişti. ''Hiç olmazsa şans veriyordun. Yarım saat de olsa konuşuyordun! Şimdi? Manastıra kapanmış keşişler gibisin.''

''Elhamdülillah Müslümanım, o salaklığı yapamam.'' Dedim. Kitabımı elimle işaret ettim. William yerden alıp bana uzattı. Kitabı dolaba koymak için dolabıma döndüm.

''Zaten ne yapıyorsan Müslümansın diye yapıyorsun. İnan en sonunda ben de deneyeceğim bu dini.'' Derken William'ın suratını görmüyordum. Samimi olup olmadığını anlayamadım. İslam çocuk oyuncağı değildi. Zorlama yoktu ama İslam'ı seçtikten sonra sana yüklenen sorumluluklar vardı.

''Önce karşı cinsten uzak kalmayı başar.'' Dedim. Ona döndüm. Ayakkabılarımı bağlamak için dizlerimin üzerine çöktüm.

''Neden? Karşı cinsin ne günahı var? Arkadaş başkası üzerinden niye başlıyorum.'' Diye mızmızlandı.

''Başkası üzerinden değil kendi üzerinden başlıyorsun. Buna Arap'lar nefs diyor, kendinde iradi hareket, his ve hayat kuvvetini bileceksin ve bunu kontrol edeceksin. '' Sağ ayağımı bağlayınca diğerine geçtim.

''Arapça mı öğreniyorsun?''

''Olaya kendini ver William!'' diye homurdandım. Bu adam akıllanmazdı. Sol ayağımı bağlayınca ayağa kalktım. Beyaz önlüğümü alıp giydim. Yere düşen gülle kolumun biri hava da kaldı. William görmemeliydi. Hızla kolumu geçirip gülü almak için eğildiğimde gül benden önce yerden alındı.

''Oooooo!'' bağırırken hafif hırpalanmış gülü inceliyordu. ''Çok iyi oyuncusun.''

''Oyun oynamıyorum, sadece bir hasta için.'' Dedim. Gülü almak için uzandım. O gülü geri çekti.

''Bu hasta sarışın, orta boylu, güzel fizikli, güzel bir kız mı?'' diye imalı şekilde gülünce dişlerimi sıktım. Yaptığı iğrençti, her kadını böyle süzmesi sapıklığa giriyordu artık. Kendimize çeki düzen vermiyorduk ama kadınları suçlamayı biliyorduk.

''O hastanın adı Ashle ve dediğin görünüşte birini tanımıyorum. İnsanların dış görünüşünü değil adını öğrenmeyi tercih edenlerdenim.'' Derken kaşlarımı çattım. William sinirlendiğimi anlamıştı. Şakayı bırakıp gülü bana uzattı.

Eva; Gelecek UmutturWhere stories live. Discover now