Büyüdüğüm YOL ' 16|2

En başından başla
                                    

Kalın ve yetişkin bir erkek sesinin bu kadar resmi olabileceğine çok az şahit olmuştum. Mesela bir mahkeme salonunda, demir parmaklıkların arkasına sıkışmış öfkede, ama bir baba oğul arasında asla değil.

Ata boğazında bir şey kalmış gibi önce sesli yutkundu ardından bir kez sahte öksürerek onu cevaplarken onu taklit ettiğimi anında farkederek tuttum nefesimi.

Ata, "İrsaliye dosyasını bulamadım." Dedi sadece. Artık hem Fırat'ın hem de Ata'nın, ailelerinin işlerine bir yerden dahil olduklarına emindim. Ama bu ayrıntılarını sonraya bırakacağım bir konuydu.

Karşı taraftaki ses hoşnutsuz ama sabır dilediği bir boşluktan sonra Ata'ya işin önemini vurgularcasına, "Yakup yarın geliyor." Dedi. Bütün isimleri kaydettim kafama, her ayrıntıyı istemeye istemeye dinledim çünkü bana lazım olup olmayacaklarını bilmiyordum.

"Biliyorum. Beliz yarın sabah önden geleceğini söyledi. Babası gelene kadar hallederim."

O kadar bağlantılılardı ki, o kadar birine dokunsan diğerine de ulaşacağın bir düzenleri vardı ki...

"Kalsın. Yarın evde ol..." diye devam eden ve iş konusunda Ata'ya art arda direktifler veren adam konuştukça, buranın Ata'nın evi olup olmadığını anlamaya çalıştım bir an.

Okula çok uzaktı ama zırt pırt teyzemlerin evine yakın olmasını da açıklıyordu. Bu yüzden Ata telefonu kapatır kapatmaz, "Senin evin mi?" Diye sordum anında ve belki de kulaklarım sağır gözlerim kör olsun diye beddua ettiğim iki ayrıntı aynı anda yaşandı.

Kapı açıldı. Uzun boylu ve kalıplı, karanlıktan yüzünü net göremediğim bir adam ardından da genç birine ait olabilecek ince bir beden göründü.

Üzerinde mevsime zıt, öylesine üstüne geçirilmiş kısa bir elbise, kısa saçlar ve kapı açılınca otomatik yanan giriş ışığı altında tanıdığım o yüz.

Beliz.

"Doğru."

"Ne..?"

Tamamen bir çığlığın yankısını duyarak ama nereden geldiğini asla anlamayarak baktım Ata'nın yan profiline.

Gözlerini Beliz'in olduğu yerden ayırmadan, "Orospu çocuğu olduğum..." dedi, hemen sonra bana dönen yeşil gözlerinde bundan tiksinerek, "...doğru."

Yüzüne bakamadım ama hayatımın sonuna kadar sadece nefret ettiğim yeşillerine bakmaya mahkum olacağımı bilsem bile diğer tarafa bakmazdım.

Geç kaldım.

Koca adamın, yanında küçük kalışından bile utanmadığı kıza sarılarak onunla nasıl öpüştüğünü gördüğüm an taa en başından Ata'ya bulaşarak nasıl hata yaptığımı anladığım andı.

Midem aniden kalktı ve ben öğürerek panikle elimi ağzıma kapatırken diken diken olan tüylerim yüzünden irkildim, leş gibi hissettim, hiç durmadan saatlerce kusacağımı sandım, daha fazla o rezilliğin görüntüsüne bakamayarak.

Gözlerim kapanmadı. Sanki, iyice gör, Ata sana tanıtıyor iyice tanı, diyordu beynim. Ama asla kapanmadı, asla gördüklerini kolay unutması için daha az bakma fırsatım olmadı

"Beni götür." Ellerimi yüzüme bastırarak öne eğildim ve dönen başımı bacaklarımın üzerine bastırdım hemen. Ben yapamadığım için Ata'ya yalvardım. "Beni buradan götür yalvarırım götür."

İki büklüm olduğum yerde arabanın karanlığının bile üzerini örtemediği bu rezaletin görüntüsü vardı sadece gözlerimin önünde.

Beliz beni aldatıyor. Haklı.

Büyüdüğüm YOLHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin