Büyüdüğüm YOL ' 16|2

1.6K 222 166
                                    

•soap - ıdfc & julia in red•

Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.

•soap - ıdfc & julia in red•

•••

Güven vermek ve güven duymak, tıpkı iki insan gibiydi aynı cümle içinde anlam ararlarken.  Birbirini tanımak, birbirini bilmek, sevmek, belki sadece istemek.

Ata benim için neydi? Beni teyzemlerin evine yakın ama merkeze neredeyse bir saat uzaklıktaki bu eve getirirken ona niye güvenmiştim ki?

Kalabalığın geride bıraktığı tenhalıktan, kışın yorucu saatlerine ışınlarını kapatarak erken veda etmiş evlerden ve içinden geçtiğimiz o sessiz mahallenin karanlığından beni etkisi altına almayan neydi?

Çok mu seviyordum Ata'yı. Onunla her yere, bu ıssır yere, gelmekten korkmayacak kadar mı güveniyordum ona?

Sadece iyice batırdığı durumu telafi edecek bir bahane arıyordum. Bana güven versin istiyordum, sonu ne zaman gelir bilmediğim cümlemizin bir tarafı ağır hasar almış güvenini, o onarsın istiyordum.

Ata haklıymış, demek istiyordum sadece. Ata yalan söylemekte haklı, Ata bu kadar sabırsız, ısrarcı, sakin bile olsa saygısız davranmakta haklı!

Aklımdan geçenlerin hızlandırdığı nefesimi burnumdan şiddetle verirken o, arabayı durdurdu; ben de aklımı...

"Neresi burası."

"İleride..." Direksiyonun tepesini sıkıca tutan ellerinden işaret parmağını ayrılarak karşıyı işaret etti.

Az önce önünden geçtiğimiz ve Ata'nın bir U çizerek geri döndüğü yolun üzerinde sıralı evlere baktım sadece. Küçük bir villa siteydi, çoğu hala inşaat çoğu boştu ama gösterdiği kaldırım üzerinde, sadece birinin ışığı yanıyordu.

Yolun iki tarafında da parkedilmiş arabalardan tavanı yüksel bir kamyometin arkasına saklanmış gibiydik. Ata'nın görüşü bana göre daha netti; bense eski marka kamyonetin arka camından görebiliyordum işaret ettiği yeri.

Bu kadar. Başka bir ayrıntı bulamadığımda, sorgulamak için Ata'ya döneceğim an arabanın içini bir ışık ardından da derinden gelen bir arama sesi kapladı.

Hoparlördeydi ve ikimizin arasında tuttuğu telefonun ekranında Orhan Sancak ismi cevaplandırılmayı bekliyordu.

Babası. İsmiyle kaydettiği kişiden, bana tanıtılma şeklinden, bir anda korkarak boğazımı hafifçe temizledim sanki benimle konuşacakmış gibi.

Arama cevaplandırılmadı. Bu boşluğu anında değerlendirerek, "Babanla tanışmak istemiyorum. Özellikle bu saatte ve bu yerde! Beni geri götür." diye gergin bir uyarı yapsam da beni umursamadı.

Ata tekrar aradı. Aynı anda ışığı yanan evin üst katında bir lamba daha açıldı.

"Alo?"

Büyüdüğüm YOLHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin