Büyüdüğüm YOL ' 5

1.8K 258 300
                                    

•ege can sal - başa sar•

Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.

•ege can sal - başa sar•

•••
Bazen ne yaptığımı bilmeden evin içinde bir sağa bir sola döndüğüm anlarımı özlüyordum. Annem evde olmadığıda, odamın insanın üstüne yürüyen dev duvarları arasında duramadığımda, amaçsızca koridorda bir aşağı bir yukarı yürürdüm.

Kapalı alanlarda duramazdım. Bunun ben de bir travmaya dönüştüğünü biliyordum ama yenmek için vereceğim çaba, kendi ayağıma sıkmak gibi geliyordu bazen

Teyzemin beni tıktığı küçük odadan başka adımlayacak yerim yoktu. Eniştem üniversitede öğretim görevlisi, teyzem ise bir estetik doktoruydu. Düzenleri yoktu, onlar olmadığında veya varlığımı farketmediklerinde mutfağı kullanmak dışında o kadar hateketsizdim ki, zaten uyuşuk olan bedenim bu tempoya daha fazla dayanamadığında kendimi yataktan sırılsıklam, ter içinde kaldırdım o gün.

Yeni bir haftanın ilk günü üzerimdeki hırkaya can simidi gibi sarılmış, avucum arasında sıkıca tuttuğum bitki çayını takırdayarak içmeye çalışıyordum.

Kantin, benim sessiz hayatım için alışılması büyük bir gürültü olmaya devam ediyordu hala. Bedenim sık sık hasta olmaya alışıktı ama kabul etmeliydim ki bu okul beni yoruyordu.

Burnumu gürültüyle çekerek kafamı oturduğum masaya daha yeni koymuştum ki saniyeler içinde bayılan gözlerim bir uykudan uyanır gibi açıldı.

Karşımdaki sandalye çekildi ve altın sarısı saçlarını iki kulağı arkasına sıkıştıran Alaz, başını yana eğerek gülümserken hala kollarımın arasında duran yüzümü görmeye çalıştı.

"Merhaba."

Kendimi geri çekerek, etrafıma bakındım neler döndüğünü anlamak için.

En son biriyle, Sezer'le aynı masada oturduğumda iki kız beni tuvalette sıkıştırmıştı. Cinsiyet ayrımım yoktu artık, bana yaklaşan her insandan şüphe edecek kadar, el birliğiyle paranoyak yapmışlardı beni.

"Derste de sürekli uyukladın, soğuk kaptın sanırım?"

Başını öne uzattı ve bardağımın içimde ne olduğuna bakarak dudaklarını birbirine bastırdı.

"Soğutmadan iç. Eve gidince de yap aynısından, içine biraz limon at," derken eliyle hayali bir dilimin sıyunu çıkarır gibi tarif etti.

"Hem tadı güzel olur hem de vitamine ihtiyacın varmış gibi duruyor. Havalar da git gel git gel, tekrar hastalanırsan..."

Yüzümün yanında duran kollarımı yıkılan iki koca çınar gibi düşürdüm masaya ve kendime engel olamayarak acıyla mırıldandım.

"Neden? Neden bu kadar hızlı konuşuyorsun?"

Zonklayan alnımı masanın soğuk yüzeyine yaslarken ağlamaya o kadar yakındım ki... Alaz sadece birkaç saniye bocaladı ne söylediğimi anlamak için. Öğle arasının bütün o kalabalığı arasında, gülüşü bir kurdelenin çözülen düğümü kadar naifti.

Büyüdüğüm YOLHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin