Onyedinci Bölüm

548 34 12
                                    

Naz

Bazen bazı sorular sorarız hayatta, hayatımızı kökünden değiştirecek sorular... Peki hangimiz bu soruların cevabını alabiliyoruz? Peki bu hayatımız kökünden değiştirecek şey sorular mı yoksa alacağımız cevaplar mı? Bazen hayatımızı kökünden değiştiren bu soru ve cevaplar iyi yönde mi yoksa kötü yönde mi değiştirecek işte bunu bilebilmek, çok bilinmeyenli bir denklemi çözmek gibi bir şey hayat, belki de daha fazlası...
Yağız'ın başı hala önüne eğik, annem ise babama bakıyorken, artık dayanamayıp sorumu yineledim.

"O gün ne oldu b-baba"

Belki de her şeyi değiştirecek soruyu sormuştum, belki de yapabileceğim en iyi şeyi yapmıştım, belki de yapabileceğim en kötü şeyi yapmıştım. İşte bunu bilemezdim, kimse bilemezdi.

Yağız yutkunarak eğdiği başını kaldırdı.
"O gün..."
Yağız'ın lafını kesen babama gözlerimi kısarak bakmaya başladım.

"O gün olanlar önemli değil kızım, önemli olan şu anda bir arada olmamız ve tehlikenin geçmiş olması, ne dersiniz yeniden eskisi gibi olalım mı?" Babamı çok iyi tanıyordum. Ne yaparsam yapayım bana gerçekleri anlatmayacak, biliyorum. Sanırım bu işi kendim çözmeliyim. Babama yapmacık bir gülümsemeyle baktım.
" Tabi, biz birlikte olalım da gerisi önemli değil. " Yağız şaşkın bir şekilde bana bakıyordu. Gözleri dolu bir şekilde bana kollarını açan babama baktım, sanırım onu özlemiştim. Hem de çok... Eskiden işleri yüzünden doğru düzgün evde olmazdı, gece geç saatlerde gelip sabah erken saatlerde giderdi. Sonra şirket büyüdü ve Fransa'ya gitmek zorunda kaldı bir süre sonra Yağız'ı da yanına aldı. Ailemiz tam üç yıl önce o gün dağıldı. Şimdi ise tekrar eskisi gibi olma şansımız var. Eskisi gibi... Biz eskiden nasıldık ki? Mutlu muyduk gerçekten? Sanırım babamın gözünü hırs bürümeden öncesine kadar gayet mutlu bir aileydik. Ama zaman geçiyor anılar kalıyor, geçmişin izleri... Bu düşündüklerim benim de gözlerimin dolmasına sebep olmuştu. Küçük bir kız çocuğu gibi koşarak babama sarıldım. İçimdeki küçük kız çocuğu onu çok özlemişti, herkes onunla dalga geçerken "babam gelecek beni asla bırakmadı." diyen kız çocuğu içimden çıkıp koşarak ona sarılmıştı. Peşimden de abim gibi olan ikizim ve kraliçemiz, annem... İşte şu an zaman dursun istiyordum, herkes görsün istiyordum. Geçmişte beni çekemeyip acılarımı kullanarak dalga geçen insanlar, artık hiç birinin önemi yok. Şu an hiçbir şeyi sorgulayamam, böyle mutlu bir aile taplosu hayal ettim hep. Şimdi ise gerçek oldu ve hep böyle olacaksa belki de böyle olmalı... Bazen akışına bırakmak en iyisi. Belki de babam en doğru kararı veriyordur. Belki de ben fazla paranoyaklaştım. O gün en fazla ne olmuş olabilir ki? Sanırım bunun cevabını asla öğrenemeyeceğim. Ailem hep böyle olacaksa öğrenmeye de çalışmam zaten. "Hadi silin gözyaşlarınızı aile selfiesi yapacağız." Babamdan ayrılıp masada duran her şeyim gibi siyah üzerinde beyaz bir basketbolcu simgeli kılıfa dokunarak telefonu ellerimin arasına aldım, bu arada evet basketbola bayılırım.
Herkes gülümserken Ben en başa yanıma babam, babamın yanına annem ve annemin yanına da Yağız geçti. Birbirimize sarılarak sıralandık ve flaş patladı. İşte uzun zaman sonra ilk mutlu aile fotoğrafımızı kendi ellerimle çektim. Umarım son olmaz.

"Çocuklar eğer kendinizi iyi hissediyorsanız, okul başlamak üzere hala yetişebilirsiniz." Diyen anneme baktım. Ah hadi ama kim okula gitmek isterdi ki...
"Çocuklar , bizim şirkette işlerimiz var acil çıkmamız gerekiyor, siz isterseniz eksik olduğunuz dersin hocasını çağırın. Bu günlük özel hocayla evden halledersiniz. Yarın da okuldan devam edersiniz."
"Tamam, baba biz hallederiz. Size şimdiden kolay gelsin."
"Kolaysa başına gelsin." diyerek Yağız'ın saçlarını karıştıran babamı ve Yağız'ı gülümseyerek izliyordum.
"Lütfen gelsin, hatta ben boşuna okula gitmeyeyim şirketimiz varken hiç gerek yok."
"Kıvırcığım, canım kardeşim seni döverim." diyerek saçlarını çekmemle herkes gülerken Yağız bana öldürücü  bakışlarını atmıştı.
"Evet çocuklar size de şimdiden iyi dersler, akşam konuşuruz."
Annem ve babamı uğurladıktan sonra Yağız bir anda kayboldu, tam ona seslenmek için arkamı döndüğüm sırada sırılsıklam oldum. Nasıl mı? Çok zeki kardeşim Yağız, bahçede bulunan hortumla arkamda bekliyormuş. Arkamı döner dönmez yüzüme suyu fışkırttı. O anın şokuyla küçük bir çığlık atıp onu kovalamaya başladım. Yakalamayacağımı anlayıp ayağımı burkar gibi yapıp kendimi yere attığımda bir an duraksayıp bana baktı. Ufak inlemelerim sonucunda elindeki hortumu kenara fırlatarak yanıma gelip çömeldi. Ayağıma bakmaya başladığında yanımdaki hortuma uzanıp Yağız'ın yüzüne suyu fışkırttım. Ben kahkaha atarken o oldukça mutsuz görünüyordu.

SiyalWhere stories live. Discover now