Eskisi gibi olalım

Start from the beginning
                                    

Kafasını birden kaldırıp Kook'a baktı.

"Bunlar yaşandı mı gerçekten söyle! Neden olduğunu bilmesem de olur. Sadece dürüst ol yeter.."

Jungkook, içinden geldiği gibi davrandı, dürüst olmayı tercih etti. Çünkü ona Jin ve hoseok hariç kimse dürüst olmuyordu.

"Hyung, bunlar yaşandı maalesef.."

Üzgün bakışları ile yeri izlemeye başladı. Hiç bir şey demedi ona. Kızamazdı bir kere, suçlu olan tek kişi Taehyung. O olay üzerinden yaklaşık 3 hafta geçmişti. Ve Taehyung onun peşini bırakmıyordu,her gece olmasa da çoğu gece yine ona sarılarak uyumuş, jimin yine her seferinde ona kapılıp gitmişti. Kendini gurursuz hissediyordu bu yüzden. Ona karşı çok öfkeliydi. Ama yavaş yavaş hatırladığı şeyler yüzünden nötr olmayı tercih etti.

Korkuyordu.. Bir gün herşeyi hatırlayacak ve onu bırakacak olmasından çok korkuyordu..

Elindeki anahtarlığı yatağın altına düşürünce eğildi jungkook. Daha sonra eline çarpan kutuyu da aldı.

"Hyung ne var bu kutuda?"

Jimin kaşlarını çatıp incelemeye başladı.

"Bilmem, bende yeni görüyorum."

İkisi meraklanıp kutuyu açmaya başladılar.

"Bunun içinde hediyeler var. Bir kaç parça kağıt, CD.. Bunlar kimin?"

Doğum gününde hediye vermeyen tek kişi Taehyung'tu. Gerçi gece bambaşka bir şey hediye etmişti de neyse..

"Sanırım bunları Taehyung verdi. Çünkü Taehyung doğum günümde bana bir şey vermemişti."

Kocaman kutu, ağırdı ve dolu doluydu.

İkisi yere oturup incelemeye başladılar. Ama Jungkook durdu sonra, bu jimin'e özeldi sonuçta.

Eline aldığı gümüş bilekliği inceledi. İçinde bir sürü anlamadığı şey yazıyordu.

Sonra birden gözünün önüne kesit kesit görüntüler geldi. Gözlerini ovdu, bir kaç kez.

"Bu bileklikte 25 dilde 'seni seviyorum' yazıyor değil mi?"

Jungkook inanamıyordu. Jimin artık herşeyi yavaş yavaş hatırlıyordu. Sanki o ona bir olayın başını anlatsa o ona sonunu söyleyecek gibiydi.

Sonra eline bir çift yüzük aldı. Birinin üstünde hilal birinin üstünde güneş sembolü vardı. Zihnini fazlasıyla zorladı. Bunu hatırlamak zorundaydı. Bir şeyleri hissetmeliydi.

"Çatı.. Çatı katındaki odada mı bana vermişti bunu?"

O güne dair başka bir şey hatırlamadı. Sonra bir kaç fotoğraf ve bir günlük..

"Bu günlük Taehyung'un mu?"

Deli gibi atan kalbi ile sayfaları karıştırmaya başladı.

'16 Ağustos'

-"İlk günler.. Ne kadar da acımasız zaman. Bilerek geçmiyor sanki. Sensiz bu dünya bomboş, karanlık ve çok soğuk. Benim güneşim uyuyor. O uyanana kadar burası hep böyle kalacak. Tıpkı bir kâbus gibi.."

Bunları Jungkook bile bilmiyordu. Taehyung'un jimin'e mektup yazdığını kimse fark etmemişti..

'20 Eylül'

-"Yapamıyorum.. Alışamıyorum jimin.. Kendimden nefret ediyorum. Keşke  ölseydim, keşke bütün acıyı çeken taraf ben olsaydım. Sen tek damla göz yaşı dökmeseydin. Kıyabilir miyim ben senin o inci tanelerine? Bazen keşke hiç karşılaşmasaydık da başına böyle belalar açmasaydım diyorum. En azından acı çekmezdin.."

my savior~VMİN Where stories live. Discover now