~Bölüm 5: Hisoka

476 40 30
                                    

"Sizden biraz ayrı kalsam iyi olacak."

"Canını mı sıkıyoruz?"

"Tabii ki de hayır! Sorun sizde değil, bu özel bir mesele. Şu an uzaklaşmam gerek o kadar. Sonra tekrar görüşürüz!"

"Peki öyleyse görüşürüz."

Acilen kalabalıktan uzaklaştım.

Evet.

İllumi'nin bana enjekte ettiği o iğne bana kana susamışlık getiriyordu.

Bu tıpkı, tıpkı sigara bağımlılığı gibi bir şeydi. Ama bu bırakılabiliniyor mu bilmiyordum. Panzehiri mutlaka var olmalıydı ama nerede bilmiyordum. Ya da buna vampirlik gibi bir şey desek daha uygun olurdu.

İçimde yoğun bir öldürme arzusu vardı.

Çok uzaktaki hafif siluetleri takip ederken koşmaya devam ediyordum.

Bir an önce bir kurban bulmalıydım...

***
Kaybolmuştum. Siste bir açıklık buldum. Görüş alanımda birden o serseri, Hisoka belirdi. Gon'u boğuyordu!

Onu öldürme kararı aldım

Oops! This image does not follow our content guidelines. To continue publishing, please remove it or upload a different image.

Onu öldürme kararı aldım. Hem rahatlamış olurdum hem de Killua'nın ilk arkadaşı olan o sevimli oğlanı kurtarmış olurdum.

Hızla Hisoka'nın koluna atıldım. Gon yere düştü. Tam o sırada Hisoka'yı altıma aldım. Bileklerini yakaladım, bacaklarının üstünde durarak ve onu yere bastırarak hareketsiz kıldım. Üstünde emekler gibi duruyordum. Elinden çıkardığı kartı hızlı bir hareketle kapıp yere attım ve bileğini geri kavradım.

Bir süre gözlerime baktı. Sonra yüzünde bir sırıtma belirdi. "Bak sen~" dedi.

Bir anda kendimi onun altında buluverdim.

Ben anlık şokla çırpınırken nefesini toparlamış ve biraz da olsa kendine gelebilmiş Gon Hisoka'ya "Onu rahat bırak!" diye oltasıyla saldıracakken Hisoka demin attığım kartı yerden alıp Gon'a fırlattı. Gon karttan kaçmak için kendini yana savurdu ve başı ağaca çarptı. Acıyla kafasını tuttu.

Hisoka yaptığından memnun ona bakarken geri bana döndü. "Sen kiminle dans etmeye çalışıyorsun güzelim~" yüzümün önüne düşmüş saçları geriye attı. Üstümde koca bir ağırlık vardı ve nefes almakta zorlanıyordum.

Öldürmek için can atan bakışlarımı Hisoka'ya attım. Bileklerimi bıraktı ama bu sefer de çarığıyla tek kolumu bastırdı. Kalkmaya yeltenecektim ama hemen çıkardığı bir başka kart bu yönelimimi anında durdurdu. Artık elleri serbestti ve beni kartıyla öldürebilirdi. Boşta kalan kolumla en azından fazla bastırmasın diye ayak bileğini tuttum. Bileğini kullanıp onu üstümden atmalı mıydım? Bu çok riskliydi. Onu üstümden düzgünce savurabilir miydim? Diyelim ki yapabildim yere düşüp düşmeyeceği ne malum? Düşerse hemen kalkıp işimi bitirebilirdi. Hisoka'ya baktım.

Hisoka bakışlarıyla bana "En ufak hareketinde seni öldürürüm~" mesajını veriyordu. Bu şekilde kalmaya mecburdum. Şu an ondan aşırı derecede nefret ediyordum ve bakışlarımla da bunu belli ediyordum.

"Ah bu yüz ifadeleri beni delirtiyor!~"
Yüzümü ellerinin arasına aldı. Başparmaklarıyla yanaklarımı okşar gibi yaparken yavaş yavaş tırnaklarını batırıyordu. Sonra çok ani şekilde elinde yok ettiği kartı geri çıkarıp yüzüme saldırdı! Yüzümde iki dikey şekilli kesikten kan sızmaya başladı. Kesiğin derinliğini hissedebiliyordum. Acıyla tek gözümü kısıp inledim. Bu onun zevkle kıkırdamasına sebep oldu.

Gon bir anda tekrar hamle yaptı. Hisoka aniden üstümden çekildi ve Gon bana takılıp üstüme düştü. Ani bir hareketle hemen doğrulup Gon'u kucağıma aldım. Ağırdı kerata ama sorun değildi. Onu bu cani ile ölüme terk edemezdim.

Kucağımda Gon ile savunma pozisyonundaydım ama tüm bu ani adrenalin gücümü tüketmişti. İşin tek iyi tarafı artık kana susamıyordum, içimde çok büyük bir sarsıla sarsıla ağlama isteği vardı.

Gon'u yavaşça yere bırakıp dizlerimin üstüne yığıldım. Derin derin, kesik kesik nefesler aldım. Dişlerim kenetlenmişti.

Zavallı Gon beni korumak için önüme geçmişti. Oltasını sımsıkı tutuyordu. Öfkeli duruyordu ama o da nefes nefeseydi ve titriyordu.

Karşımda duran bu haldeki yeşil saçlı çocuk bana küçüklüğümü hatırlattı. Kendi çığlıklarım kulağımda yankılandı. Öyle ki duymamak için kulaklarımı ellerimle kapadım. Gözlerimin önü karardı...

***
Gözlerimi açtığımda Leorio ile beraber bir ağaca yaslıydık. Leorio çoktan ayılmış gibiydi ancak başım onun omzuna yaslı olduğundan kalkmamıştı.

Leorio da vardı! Ben geldiğimde çoktan nakavt olmuştu! Hatırlıyordum!

O ise hatırlıyor gibi değildi, ben de söz açmak istemedim. Ayıldığımı görünce gülümsedi. Ben de gülümseyerek karşılık verdim. Yanağı fena halde şişmişti. Hisoka yapmış olmalıydı.

Kalktık. Killua Gon ile konuşmayı bitirmişti. Beni görünce gözleri hayretle açıldı. "Rain, ne oldu sana böyle?"

Leorio "Ben de iyiyim..." dedi.

Killua "Kusura bakma moruk ama eğer o yaralandıysa mutlaka bir şey olmuştur. Yoksa öyle kolay kolay darbe almaz, değil mi Rain?"

Killua iğne olayını bilmiyordu.

Bunu da saklasam bir şey olmazdı:
"Aslında bu sefer tam tersine. Bir kaza sonucu bu küçük yarayı aldım."

Killua inanmamıştı. Şüpheci gözlerle bana baktı. "Pekii neden ıslaksın?"

O söyleyince fark ettim cidden ıslanmıştım! Ama ne ara ve nasıl? Yoksa bu ter miydi? Ancak neden göbeğime kadar olan üst kısmımdı? Altım kuruydu ama üstüm tam tersine sırılsıklamdı? Bu işte bir terslik vardı.

Killua açıklama beklerken Gon onu omzundan tutup, konuşarak oyalayıp uzaklaştırdı.

Bu çocukla doğru düzgün tanışma fırsatımız olmamıştı ama bu fırsatı bulur bulmaz ona teşekkür edecektim...

///////////////

Selam!

Hisoka'nın konuşmalarında geçen "~" işaretini sesindeki hafif kibir ve alayı ifade etmek için koyuyorum haberiniz olsun ♡︎

Okuduğunuz için teşekkürler <3

Hunter×Hunter x Reader (Hisoka x Reader)Where stories live. Discover now