~Bölüm 1: Kurta ve Rema

673 47 24
                                    

Ben Rain. Rain Zoldyck.
Aslında asıl soyadım Shine idi.
Durun anlatayım:

Kurta ile yakın olan Rema klanının bir ferdiydim. Dedem Renzo Shine liderimizdi.

Annemi beni doğururken kaybetmişim, babam ise klandan değilmiş. O yüzden onun hakkında ela gözlü ve siyah saçlı olması dışında neredeyse hiç kimse bir şey bilmiyor.

Beni büyütme sorumluluğunu dedem üstlenmiş. Tek torunu ben olduğumdan dolayı dedemden sonra liderlik bana geçecekmiş.

Ancak hiçbir şey planlandığı gibi gitmiyor değil mi?

Kurta klanının mevcudu 129 kişiydi. Onları özel kılan şey üzülünce, heyecanlanınca ya da öfkelenince vb. yoğun duygularda gözlerinin kızıla dönmesidir. Oralı tüm herkes kahverengi gözlüdür.

Rema çok daha eskidir. O zamanlar mevcudu epey azalmıştı. 38 kişi idi. Bizi özel kılan şey birbirinden bağımsız nen yeteneklerimizdi. Ama asıl olay nen yeteneğini aktarma becerisindeydi. Bu bir tek bizlere özgüydü.

Rema'nın tarih boyunca bir sürü düşmanı olmuştu. Düşmanlar nen becerilerini zorbalıkla kendilerine aktartmaya çalışıyordu. Fakat savaşmadan asla teslim olmazdık. Tüm savaşlardan da galip gelirdik.

Derken artık huzurlu bir hayat için Lukso Eyaleti ormanlarında yaşama kararı aldık.

Bizim ardımızdan birkaç sene sonra Kurta da ormana yerleşti. İki klan arasından su sızmıyordu.

Remalılardan lider ve liderin izin verdiği / seçtiği kimseler dışında kimse ormandan asla dışarı çıkamazdı. Kurtalılar ise dışarı çıkmak için sınava tabii tutulurdu.

Her şey çok güzeldi. Ta ki o güne kadar:

Kurta Katliamı diye adlandırılmış vahşeti biliyorsunuzdur. Hayalet Topluluğu diye adlandırılan bir takım haydut onları kızıl gözler için katletmişti hani. Aslında o katliam tek Kurta'nın değil Rema'nın da sonunu getirmişti. Kurta'yı kurtarmaya çalışırken onlar da yeteneklerinden olup öldürülmüşlerdi. Ancak o zamanlar Remalılar neredeyse hiç ormandan ayrılmadıklarından varlığı sadece eski bir efsane olarak kalmıştı. Pek az kişi onları hatırlardı. Sanırım bu yüzden olaya Kurta Katliamı deniliyor ve Rema adı geçmiyor.

Dediğim gibi her şey hatırımda:

Kurtalı birkaç çocuk ile ormanda oyun oynuyorduk. Ben nasıl becerdiysem dizimi sıyırmıştım ve bir köşede sessiz sessiz hıçkırıyordum.

Derken yanıma adını sürekli karıştırdığım bir çocuk gelmişti.

Adı Petro mu, dur yok hayır... Pairo mu... Hah! Pairo! Pairo gelmişti. Gözleri pek iyi görmediğinden o da oyunlarda çok aktif biri değildi. Neden ağladığımı sorunca dizimi göstermiştim. Çok kibar ve sevimli bir oğlandı. Dizimi şifalı dediği bir takım bitkilerle sarmıştı ve biraz daha beklersem etkisini az sonra göstereceğini söylemişti.

Yanıma oturmuştu ve biraz konuşmuştuk. Bana bir arkadaşından söz etmişti. Arkadaşı da onun gibi iyi biriydi. Dediğine göre gözlerini tedavi edebilecek bir doktor bulma umuduyla dışarı gideli 6 hafta olmuştu.

Dizimin acısı geçmiş yüzümde tatlı bir tebessümle yanımda oturan oğlanın arkadaşı ile yaşadıklarını, onu umutla bekleyişini ve hayallerini dinliyordum.

Ne kadar geçti hatırlamıyorum. Birden bire fark ettik ki tüm çocuklar gitmiş.

Pairo ayağa kalkabiliyor muyum diye sordu.

Sanırım biraz daha oturup onu dinlemek için kalkamıyor numarası yapmıştım. O da daha iyi oluncaya kadar benimle bekleyebileceğini söylemişti.

Hunter×Hunter x Reader (Hisoka x Reader)Where stories live. Discover now