Bazı Gerçekler Boktandır - 1

1.1K 94 18
                                    

Burak


Bulduğum ilk apartman boşluğuna girip, merdivenlere çöktüm. Hala kadının belindeki elini tutup kırmadığım için kıvranıyordum resmen. Hayatımızın amına koymuştu zaten ama demek ki yetmemişti bu ona. Annem yarı ölü halde hasbelkader yaşıyorken, babam kendine başka bir meşgale bulmuştu bile. Kadının yüzünü görememiştim tam olarak. Ama babamın gülümseyen yüzü midemi bulandırmaya yetmişti.

Ne kadar zaman orada kaldığımı hatırlamıyorum. Delirmek üzereydim. Haksızlığa uğramak değildi yalnızca. Ayrıca bir köşeye itilme hissi. Değersizlik çökmüştü üzerime. Benim için değil ama annemin bu kadar değersizleştirilmesi aklıma sığmıyordu. Ayaklanıp onları gördüğüm apartmanın önüne adımladığımda aklımda herhangi bir plan yoktu. Elimdeki telefonun ekranın boş boş bakarken Ozan'ı düşündüm biraz. O ne yapardı? En doğrusunu tabii ki. Sakince düşünüp, en akıllıca şeye karar verirdi Ozan.

Annemin evden çıkmadan önceki boş bakan gözleri aklıma geldikçe delirecek gibi hissediyordum.

Bizimle olmasının külfetten başka şey olmadığı gerçekliğine rağmen terk etmemişti bizi. Düşündükçe baba demek bile inanılmaz ağırıma gidiyordu. Çok zamandır hayatının merkezi yalnızca işine aitti. Veya biz kerizler bunu böyle sanıyorduk. Eğer annem öğrenirse diye aklımın ucundan geçtiğinde bile tedirginlikle ürperdim. Hayır. Bunun altından asla kalkamazdı. Bir terk edilmeyi daha kaldıramazdı. O yüzden bunu kökten çözecektim. Ellerimi saçlarımın arasına sokup sertçe çekiştirdim saçlarımı. Siniri kendimden çıkarmamak için kendimi zor tutuyordum. Tek tük insanlar bu ruh hastası halime bakıp, yanımdan geçmeden bir adım daha uzaklaşıyorlardı benden.

Bir kaç küfür savurdum sokağa. Önüme gelen bir çöp kovasını tekmeledim. Ama hiçbir şey hırsımı dindirmiyordu.

Oğlum bizimle gel diyen annemin bitik sesi kulaklarımda çınladıkça daha çok yükseliyordu içimdeki ateş. Adamın her telefonu eline alarak, bizden uzak bir köşede işten birileriyle konuştuğunu düşündüğüm için kendime kızıyordum. Annemi yalnız bıraktığı akşamlarda nöbette olduğundan şüphe etmediğim için kafamı bir duvara çarpmak istiyordum. Sonra bir aydınlanma gibi durdum sokağın ortasında. Ulan benim ne suçum vardı? Orospu çocuğu olan o adamdı. Ben ise onunla değil kendimle hesaplaşıyordum.

Kısa yol. En kolayıydı tabii ki. Böyle yapmıştı o da. Hastalığı iyileştirmeye çalışmak yerine, üzerine ölü gibi örtmüş ve başka tarafa çevirmişti yüzünü.

Belli ki, adam kendine yıkıntının üzerine bir hayat kurmaya çalışıyordu. Ama böyle olmasına izin vermeyecektim. Hangi orospuyla olduğu umurumda bile  değildi. İsterse dünyanın tüm kadınlarıyla birlikte olabilirdi. Ama bunu şu an anneme yapamazdı. Ayakta kalması bile mucize, hayatı pamuk ipliğine bağlı birine bu kadar haksızlık edemezdi. O duymadan halledecektim her şeyi.

Sabırsızca yaslandığım duvarın önünde bacağımı titretiyordum. Ellerim cebimde alnımda beliren terleri bile silmeye takatim yoktu. Bir kaç saat sonra, ben düşünceler arasında kaybolmak üzereyken apartmanın dış kapısı açıldı. Merdivenlere doğru yürüyen ikilinin suratında gülücükler açıyordu. Sonra gözlerim birbirine kenetlenmiş ellerine kaydı. Midemden yükselen bulantıyla hızla arkama döndüm ve az önce yaslandığım duvarın dibine kustum. Bir kaç dakika sonra dikleşip elimin tersiyle ağzımı temizleyip arkamı döndüğümde, babam ve yanındaki kadın artık el ele tutuşmuyordu. İkisi de karşı kaldırımın üstünde donuk ifadelerle bana bakıyorlardı.

Sinir beynimden başlayıp ellerime kadar hakim oldu. Titreyen ellerimi saklama gereği bile duymadan, tezat bir sakinlikte geçtim karşıya.

Tam karşılarında dikilip, gözlerimi ikisinin üzerinden gezdirdikten sonra, adamı sert biçimde geriye doğru ittim. Cüssesi benden büyük olmasına rağmen sesini çıkarmadan arkaya doğru sendeledi. O sırada kadının acıklı ifadesi beni daha çok sinirlendirmişti. Bana mı acıyordu şimdi bu? Kadına el kaldıramazdım ama tüm hırsımı adamdan çıkartabilirdim sonuçta. Öfkeyle ona doğru bir adım daha attığımda, kolumdan tuttu kadın. Ben şokla, cesaretine inanamıyorken, ağlamaklı bir sesle bana sakin olmamı söyledi. Elini sert bir şekilde itip, tekrar adama döndüm. Ve ona tekrar baktığımda hala ifadesi değişmemişti.

NefretHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin