Kavga

1.6K 133 44
                                    

Şimdi adam resmi olarak sağ gösterip sol vurmuştu.

Ben yok İdil yok Aylin yok Zeyno bile derken, sinsi kalkmış Burcu'yu kucaklamıştı. Sikim hayattan zaten benle ilgili iyi bir şey beklemiyordum ama bu ufak heyecanlar da biraz fazlaydı be kardeşim.

Halbuki yalnızca üniversite sınavına odaklanmaya yemin etmiş şu saf kalbim, bu kadar aksiyonu kaldıracak durumda değildi. Zaten aksiyon kotam evin içindeki piçle yeterince meşguldü bu aralar, bir de bununla uğraşmak bahtsız bedevinin sikimtrak şansından bile beterdi.

Hayır daha ikinci günde bu Burcu'yla ne ara fingirdemişti?

Kantine gidip tekrar oturduğumda, masadaki herkes şaşkınlıkla diğer tarafa bakıyordu. Serdar bile az önce kavgaya tutuştuğu Ali'nin koluna girmiş, 'vay anasını efendim' diye söyleniyordu. Zeyno'nun yüzünü tanımlayamayacağım ama Cenk ayı cüssesine yakışmayacak bir saftriklikte izliyordu karşı grubu. Anlayacağınız tüm masa bir nevi şoka uğramış, mis gibi yakmıştı balataları.

Bir süre sonra, beyinlerindeki oksijen seviyesi normale çıkmaya başlayınca sanırım, tüm gözler üzerime kitlendi. Lan sanki hayatımın aşkını kucaklayan biri varmış gibi acıyan gözlerle bana baktıklarını görünce iyice tepem atmadı desem yalan olur. Şimdi ben bunlara Burcu'yla ilişkinin en başında biraz yalan söylemiş olabilirim. Ali hariç. O yalan söylesem de hatta bir şey söylemesem de her şeyi anlıyordu müneccim piç. Millete biraz aşık olduğumu söylemiş ve biraz ama minnacık da durumu abartmış olabilirim. Ayrıldıktan sonra da durumu düzeltme gereği duymamıştım.

Çünkü beynimle yaşadığım bir alışveriş vardı. Ulan tüm arkadaşlarım gözümün önünde durmadan çılgınlar gibi aşık olurken ben aseksülliğe doğru ilerliyordum amına koyayım. Ya hisleri aldırılmış bir robot olduğumu kabul edecektim, ya ibnelik yaftasıyla fişlenecektim ya da aşık rolü kesecektim. Siz ne yapardınız? Lisede hem de. Milletin ergenlik derisini yırtıp insan olduğu üniversite falan değil bahsettiğim zamanlar. Herkesin sikiyle düşündüğü lisede milletin sekizinci aşkını dinlerken ben hala kimseye en ufak bir bok hissetmemiştim.

Tabii milletin de benim gibi sikim bir babası olsaydı belki daha açık olabilirdim. Herif hayatımın ortasına resmen sıçmıştı ve benim ayarlarımı tersten dikmişti işte.

Günün son zili çaldığında ve ben çantamı toparlayıp sınıftan çıktığımda ve beklenmedik bir şekilde kapının önünde Burcu'yla karşılaştığımda o yüzden ilk önce nolduğunu anlayamadım.

"Biraz konuşabilir miyiz?" diye o yapmacık sesiyle bana baktığında ne yapacağımı bilemedim. Şaşkınlıkla yine aynı gün ikinci defa bana mı söylüyor diye etrafıma bakındığımda ise kendi mallığıma gülmeden edemedim doğrusu. Zeyno tüm işaretleri yanlış anlayıp bana gülümsedi.

"Konu ne?" diye yüzümdeki manyak sırıtışın tersine soğuk bir sesle sorduğumda, onun da yüzü ciddileşti. Bu arada bir kaç adım geride duvara yaslanmış olan Burak umursamaz o sikik edasıyla bizi izliyordu. Abi resmen çatmıştık ve ben hiç olmadık bir şeyin içine sürükleniyordum boş yere.

"Kısa sürecek yürüyelim mi?" kafa hareketiyle sakince onay verdim. Ve yan yana yürümeye başladığımızda etraftaki bakışlara aldırış etmemek için zorladım kendimi. Okulun yan tarafındaki çardağa kadar ikimiz de pek bir şey söylemedik. Hayır zaten benim söyleyecek bir şeyim yoktu da işte.

"Aramızda bir yanlış anlaşılma oldu" sesi öyle sakin ve kendinden emin çıkıyordu ki, hani bilmesem neredeyse yiyecektim. Yanlış anlaşılma, tüm okula ibne olarak ilan edilmem sayın seyirci.

Elimde olmadan sırıttım.

"Bak Burcu, allasen benim seninle bir derdim yok. Ne yapıyoruz şu an burada?" diye sordum biraz sinirli.

"Can, aramızın bir süredir çok gergin olduğunu biliyorum. Bunu uzatmaya gerek yok. Kimseye kin tutmak istemiyorum. Ne de olsa bir geçmişimiz var." dedi yine masumca. Lan nerdeyse özür dileyecektim. O titrek bir şekilde oscarlık oyunculuk sergilerken hayretler içinde dinliyordum resmen.

"Artık son dönemdeyiz, yani bu çocukça düşmanlıkları geride bırakmak istiyorum" dedi benim bir şey demeyeceğimi anladığında.

"Alp'lerle de konuştum. Burak benim için çok önemli" kahkaha atmamak için alt dudağımı ısırdım. Yani işin aslı şuydu. Nasıl bir orospu olduğunu kimseye anlatmamamı istiyordu çünkü yeni avıyla aynı sınıftaydık. Yani beni kaç kere boynuzladığını gerçekten kimseye bugüne kadar anlatmamıştım çünkü sikimde bile değildi. İstemsizce kıkırdadım dikildiğim yerde. O da bu sefer yüzüne yapıştırdığı maskeyi çatlattı tabii.

"İkimizin de lehine olacak inan Can" diye sert bir şekilde devam etti konuşmaya.

"İkimizin lehine?"

"Sen okulun ibnesi olmaktan kurtulursun, ben de"

"Sen de kaltak olmaktan" diye tamamladım cümlesini.

İki kaşını sert bir şekilde çatarak elini kaldırdı. Haspam tokat mı atacaktı? Karnımı tutarak gülmeye başladım. Ama yılın tiyatro oyunu karşısında saygıyla eğilmemek imkansızdı.

"Bak yavrum" diye başladım konuşmaya. Bu sefer ciddileşen surat ifademden dolayı o da merakla açtı gözlerini.

"Seninle davam yok. Kalmış bir hesabım yok. Sikik yalanlarınla zaten yapacağını yaptın. Son dönem. Siktir olup gideceğiz. Oyunlarınla da ilgilenmiyorum. Benden uzak dur. Ben de senden" dedim buz gibi bir sesle.

Sanırım mesajı almıştı.

Kafasını onaylarcasına salladı. Dikkati benden omzumun üstünden başka bir yere odaklandığında ben de baktığı tarafa döndüm. Burak iki eli cebinde bir kaç metre ilerimizde bizi bekliyordu. Arkasında bir adet Alp ve Yusuf ile birlikte.

"Tamam anlaştık o zaman" dedi Burcu.

Cevap vermeye tenezzül etmeden arkamı döndüm. Bu sikim tuhaflığın içinde bulunmak dahi istemiyordum.

Yanından geçerken Burak önüme doğru adımlayıp tam karşımda dikildiğinde ve o şeytan siyahı gözlerini gür kirpiklerinin altından bana diktiğinde kalbim yine bu gerginlikten mütevellit hızlandı. Bir gün içinde kaç saçmalık yaşayabilirdi bir insan sanırım bununla sınanıyordum.

"Çekil önümden" diye tısladım yüzüne bakmadan bu sefer. Ben yana doğru bir adım atınca benle beraber yana doğru kaydı. Yine gözüne bakmadan bu sefer tam ters tarafa doğru bir adım attığımda yine aynısını tekrarladı. Suratına bakmamak için yaptığım tüm çabalarımın boşa çıkacağını anladığımda kalbimdeki ritim bozukluğuna itibar etmeden diktim gözlerimi gözlerine. Yanağındaki çukurların işaret ettiği psikopat sırıtış içimi ürpertmişti.

"Can, can ,can" psikopat manyak adımı öyle bir söylüyordu ki ne yapması gerektiğini bilemeyen vücudum onun o sikik tok sesi karşısında istemsizce daha çok geriliyordu. Arka cebimde titreyen telefonu çıkarıp Zeyno'nun çağrısını meşgule attım.

"Çekil dedim" Sırıtıyordu ve ben donuk bir şekilde yüzüne bakıyordum.

Bir süre daha öyle dikilip bakıştıktan sonra kenara çekildi. Tek kelime etmeden omzuna çarpıp ilerledim ben de.

Tekrar saate baktığımda siktiğimin part time işine neredeyse geç kaldığımı fark edip adımlarımı hızlandırdım. Kalbim hala doğru ritmi bulmamıştı ama aklıma kazınan siyah gözlerinin etkisinde başıma daha kötüsü gelemez diye hayıflandım otobüs durağına doğru koşarken.

NefretWhere stories live. Discover now