Şahit Değil

1.4K 106 11
                                    

Burak


"Ne zamandır böyle" elimdeki su bardağından kafamı kaldırıp, bıkkınca suratıma bakan babama baktım. Annem plajdan döndüğümüzden beri tek kelime etmemişti ve uyuyordu. Saatlerce başında bekleyip, ilaçlarını almasına rağmen yalvarmıştım. Ara ara araladığı gözlerinden düşen göz yaşları içimi yakıyordu. Yine o umutsuzluk tüm benliğime hakim olmaya başlamıştı. Babam ise her zamanki umursamazlığında kapının pervazına dayanmış bizi izliyordu.

"Plajdan geldiğimizden beri böyle, dönmemiz gerekiyor" dedim soğukça.

Zaten çok zamandır bizimle değildi veya belki de hiç olmamıştı. Büyük ihtimal hesapları izin verse bizi çoktan terk ederdi ama prestiji her şeyden önemliydi bencil pisliğin.

"Burası ona iyi gelecek, şimdi çıkmam gerekiyor" dedi. Annem biz konuşurken kıpırdanınca umutla ona baktım. Yatakta kendini dikleştirip elimdeki su bardağını aldı. İlaçlarını içmedi ama zoraki bir şekilde gülümsemeye çalışıyordu.

"Çık sen Cahit" dedi. Sesi bile vazgeçmişti her şeyden.

Babam çene hareketiyle ona dikkat etmemi söyleyip, çıktı odadan. Koridorda ilerlerken yine telefonla konuşuyordu. Son zamanlarda yaptığı tek şey zaten telefonda birileriyle konuşmaktı.

"Annem dönelim lütfen, iyi değilsin" dedim yalvarır bir şekilde.

Su bardağını sehpaya bırakıp bacaklarını aşağı indirdi. Derin bir nefes alıp, tekrar yüzüme baktı.

"İyiyim Burak. Sen çık biraz hava al. Ben bir şeyler okumak istiyorum" dediğinde aslında evden asla çıkmamam gerektiğini biliyordum. Ama orada kalmaya devam edersem de geberecektim. Babamın kapıyı kapattığını duyduğumda ayağa kalktım.

"Biraz yürüyeceğim anne" dediğimde kafamda planı kurmuştum bile. Bu sefer onunla yüzleşecektim ve sustuğum her şeyi yüzüne söyleyecektim. Ya anlayacaktı ya da siktir olup çıkacaktı zaten varlık göstermediği hayatımızdan.

"Beni merak etme oğlum" dedi. Ben tam arkamı dönüp çıkmak üzereyken, kolumdan çekip bana sarıldı uzun zaman sonra ilk defa. Sımsıkı sarıldı hem de. Öyle özlemiştim ki, kollarımı etrafına doladım ve incecik kalmış vücudu kollarımın arasında kayboldu. İlaç kokuyordu, ter kokuyordu ve annem kokuyordu. Burnumu saçlarının arasına sokup derin bir nefes aldım.

"Annem, seni çok seviyorum" dedim kısık bir tonda.

Elleri saçlarımın arasına karışıp, ben de dedi. "İkinizi de çok seviyorum oğlum". Ozan'ı düşündüm. O ne diyeceğini çok iyi bilirdi. Ne yapacağını da.

Onu yarım bir şekilde ruhsuz olarak geride bırakıp kapıdan çıktığında, adımlarımı hızlandırdım. Arabamız hala park halinde yerinde duruyordu. Ne tarafa gittiğini bilmiyordum ama sağ taraftaki kalabalık sokağa doğru gitmektense, arka tarafa dönüp devam ettim. Bir kaç sokak öylesine geçip, açıklığa çıktığımda, daha tenha bir alana varmıştım.

Uzaktan babamı seçtiğimde biraz daha hızlandım. Sola dönüp, basamakları çıkmaya başladığında, sokağın karşısına geçtim. Beni görmesini istemiyordum ve neden gizlendiğimi asla bilmiyordum. Oldukları yere yaklaştığımda sırtımda yükselen soğuklukla titremeye başladım. Varlığının uzun zamandır hiçbir değeri olmayan bu adamı, babamı, onun yanında gördüğümde anlamıştım. Elini beline atıp, beraber kapıdan içeri girişlerine gözlerimdeki yaşları bastırarak tanık oldum.

NefretWhere stories live. Discover now