Kabulleniş değil

1.2K 107 6
                                    

Sınıfa girdiğimde, o kendi sırasında oturup Aylin'le konuşuyordu. Hocanın agresif bakışlarını görmezden gelmeye çalışıp, sesizce özür diledim. Yerime geçip oturduğumda ise sorgular gözlerle bana bakıyordu Zeyno.

"Bu ne hal lan?" sınıfa girmeden tuvalete gidip üstümü başımı düzeltmeyi akıl edecek durumdaydım neyseki. Anlamaz gözlerle baktım ben de.

"Nolmuş?"

"Abi dağılmışsın?"

"Seks var mı seks" diyen Cenk'e döndüğümde kulaklarımdan dumanlar çıkıyordu nerdeyse.

Önümde oturan Burak'ın omuzlarının gerildiğini kaçırmadım yine de.

Cevap vermeden önüme döndüm. Kitabı çıkardıp başımı kitaba gömdüm. Delirecektim ya sonunda. Kimsenin haberi olmadan hem de.

"Evde durumlar hala fena mı?" Burak Zeyno'nun sesiyle arkasına yaslandı. Biraz insanlıkla alakalı biri olduğunu tahmin etsem, bizi dinliyor diye düşünüyordum. Ama piçin kendinden başka bir şeyi düşünmeyen bir ruh hastası olduğunu teyit etmem için bana milyon tane malzeme vermişti çoktan.

Onaylarcasına kafamı salladım.

"Takma oğlum, sınava az kaldı. Hepimiz defolup gideceğiz bir şekil" dedi beni rahatlatmak için Zeyno. Ailelerimiz çok zamandır çok yakın oldukları için, karşılarında oynanan sahneyi yememişti zaten Zeyno. Yoksa ben kimseyle evdeki sikik durumu paylaşma niyetinde değildim. Oflayarak omuz silktim. Şu an için düşünecek daha önemli şeylerim vardı. Varsın evdekiler birbirlerini yesinlerdi. Bunu kale almam için fazlasıyla geç kalmışlardı. Herkes kendi başının çaresine bakacaktı. Hayatın o boktan etabındaydık bir süredir.

"İşte mi bir şey oldu?"

"Zorlama Zeynep" diye tısladığımda hocanın bok bakışının altında ezildim yine. Ders bu şekilde benim kendi kendimi yememle geçti. Yine sanki depoda kendi kendimi raflara yaslayıp sikmişim gibi öğle teneffüsüne kadar bir kere bile göz göze gelmedik Burak'la.

Kantine girdiğimde beni her zamanki gibi bir adet orospu çocuğu Alp ve Yusuf ve biraz arkalarında Burak bekliyordu. Cenk ve Serdar'ın arasında yürümeye devam ettim. Elimde olmadan Burak'a bakış attığım için de kendime lanet okuyordum.

Sıraya geçip yiyecek bir şeyler aldığımızda ve her zaman oturduğumuz masaya geçtiğimizde bu sefer onlara sırtımı döndüm. Artık Burak ve diğerlerini izleyecek takatim kalmamıştı. En azından o gün için. Elimdeki tostu ufak ufak ısırırken, masada dönen muhabbetin hiçbirine dahil olamadım. Aklımın her köşesi herifin dokunduğu yerleri nasıl yaktığına kaymışken, ağzım ve burnum onun tadı kokusuyla doluyken başka bir şey yapmak elden gelmiyordu.

Eşcinsel miydim ben? Belki. Saçma etiketlere hiçbir zaman takılmamıştım. Yani hiçbir önemi yoktu. Masada beraber oturduğum arkadaşlarımın üzerinde öylesine gezindi gözlerim. Bu herifler napardı peki? Gay olduğumu öğrenseler acaba ağzıma sıçarlar mıydı? Sonra Zeyno'ya baktım. Hepsinin ağzına o sıçardı. Sonra Cenk'e baktım ama hemen bakışlarım beni izleyen Ali'ye kaydı. Bir şeyi çözmek üzereymişçesine dikkatle izliyordu beni.

Göz kırpıp önüme döndüm. Adam hakkat müneccimdi. Birinin anlama ihtimaline karşı yükselen nabzımı suyu kafaya dikerek indirmeye çalıştım. Çok zaman sonra sorunsuz geçen bir öğle yemeğinden sonra ayağa kalktığımda Ali yanımda bitmişti. Ben de sorgulamadan önden önden yürümeye başladık beraber.

"Naber Can? Nasıl keyifler?" diye sordu o yumuşak ve sakin sesiyle. Yüzüne baksam kendimi ele vereceğim için ayaklarımı izlemeye devam ettim, her şeyin yolunda olduğunu söylerken.

"Can" öyle bir bastırmıştı ki bu sefer baktım suratına.

"Nasılsın cidden?"

"Abi iyiyim işte. Zorlama"

"İyi olmadığını görüyorum, ama eğer benim tahminde bulunmamı istemiyorsan konuş" dudağımı ısırdım. Şimdi kalkıp ne diyecektim. Herifin tekiyle ikidir yiyiştiğimi mi itiraf edecektim? Seçtiğim kelimeyle yüzüm buruştu. Kendimi bile sesli söyleyemeyeceğim bir şeyi kime nasıl söyleyecektim?

"Evde durumlar arıza"

"O klasik hikaye, yeni bir şey var mı?"

"Yok abi. Yeni bir şey yok." çalan zille adımları hızlandırıp ona el salladım. Neredeyse koşarak sınıfa girdiğimde benden başka kimse yoktu henüz. Yerime geçip, alnımı masaya yasladım. Bir karar vermem gerekiyordu.

İlk adım. Ne boksan onu kabul et Can.

İkinci adım. Sikik Burak'la durumu netleştir. Ergen genç kızlar gibi saçmalama Can.

Kendi kendime kararlılıkla kafamı salladım. Bu işi uzatmayacaktım. Akşama mesaiden sonra her şey hallolacaktı.

Neyse ne, diye fısıldadım kendi kendime.

NefretKde žijí příběhy. Začni objevovat