''Misk-i amber rahiyası''

En başından başla
                                    

‘’Güzelim korkma artık.Yanındayım ben. Kimse ulaşamaz sana benden başka. Korkma lütfen. Titreme artık.’’ diyorum vücudunu sevmeye devam ederken.

‘’Üşüyorum.’’ diyor sadece titremesi daha da artarken.

Suyun onun için daha da sıcak olması gerektiğini anlıyorum o an. Hemen son ayara getirip açıyorum musluğu ve sıcak suyun küvete dolmasını izliyorum. Nefret ede ede benim için kaynar denilecek suda duruyorum Zeyneple beraber. O üşümesin, o iyi olsun yeter diyorum kendi kendime. O iyi olsun ben burada bu sıcak suda saatlerce kalırım…

Sıcak suda biraz daha rahatladığını hissedince biraz yıkamak istiyorum vücudunu. Saçlarına dokunmuyorum, suya girdiği andan beri tüm kıvırcıklığını geri kazanıyor zaten. Elime lif alıp sabun döküyorum biraz ve elimde köpürtüyorum. Omuzlarından başlayıp beline kadar yıkıyorum sonra aynı hareketleri ters bir şekilde yapıyorum. Bacaklarını yıkıyorum ama hala tedirgin bir şekilde irkiliyor vücudu her dokunuşumda. Bacaklarını da yıkadıktan sonra göğüslerine ulaşıyorum ve uzanıp köpüklü sudan biraz alarak vücudunda dağılmasını sağlıyorum. Yavaşça lifi üzerinde gezdiriyorum. Bir süre sonra elimdeki lifi alıyor ve yere atıyor. Ellerimle devam ediyorum vücudunu okşamaya. Daha çok göğüslerinde takılı kalıyor ellerim. Bir göğsünü seviyorum, bir dudaklarına uzanıyor ellerim. Neden böyle bir şey yapmak istediğini anlayamıyorum ama onu rahatlatacak her şeyi elimden geldiğince yapmaya çalışıyorum. Yüzünü alıyorum avuçlarımın içine ve seviyorum. Yanaklarını, gözlerini, alnını, saçlarını en çokta dudaklarına dokunuyor parmaklarım. Gözleri kapalı bir şekilde kollarımın arasında biraz daha rahatlamış bir şekilde yatmaya devam ediyor. Elim yine dudaklarının üzerine geliyor ve sevmeye devam ediyor. O sırada gözlerini açıyor ve alımlı uzun kirpikleriyle beraber kahve gözlerini dikiyor gözlerimde.


Anlam yüklüyorum bakışlarına. Onca olan şeye rağmen hala pişman ve korkuyor. Bana söylemediği için belki, engel olabileceğini düşündüğü için belki bilmiyorum uzun uzun ve pişman bir şekilde bakıyor gözlerime.

Daha fazla pişman hissetmemesi için dudaklarımla kapatıyorum dudaklarını. Gözlerini kapıyor otomatik olarak ve ellerini boynuma doluyor öpüşmemizi devam ettirirken. Suyun içinde kolayca hareket ettirip kendime doğru döndürüyorum vücudunu ve farklı bir pozisyona sokuyorum öpüşmemizi. Sonunun nereye varacağını bilmeden öpmeye devam ediyorum.

Uzun bir süre buna devam ettikten sonra nefes nefese ayrılıyoruz birbirimizden. Alnıma dayıyor alnını nefesini düzenlerken. Ellerini yüzüne getirip sakinleşmesi için telkinler veriyorum sessiz bir şekilde fısıltıyla.

‘’Hşş güzelim tamam…’’ diyebiliyorum sadece. Hayatımda ilk defa ne söylemem, ne yapmam gerektiğini bilmiyorum ve çaresiz hissediyorum.

Biraz daha o şekilde durup sakinleşmesini sağladıktan sonra kendine gelir gibi oluyor ve bakışlarını yerden kaldırıp gözlerime bakıyor.

‘’İstiyorum.’’ diyor sadece gözlerimin en içine bakarken.

Ne demek istediğini anlamadığımdan bende bakmaya devam ediyorum yüzüne.

‘’İstiyorum Kerem.’’ diyor bir kere daha.

‘’Seni istiyorum. Unutmamı sağlayacak tek şey sensin. Onun ellerinin izini silip, senin ellerinin tenime dokunuşunu hissetmek istiyorum.’’ diyor titreyen sesiyle.

‘’Zeynep..’’ diyebiliyorum sadece. Devamı dökülmüyor dudaklarımdan. İsteğini geri çevirmeliyi miyim yoksa yapmalı mıyım bilmiyorum ama o fazlasıyla emin gözüküyor. Ve gözlerimin içine emin bir şekilde bakmaya devam ediyor.

‘’Tamam güzelim, sen nasıl istersen.’’ diyorum daha fazla dayanamayıp ve küvetten çıkıyorum yavaşça.

Belime havlu sardıktan sonra Zeynep’in çıkmasına yardımcı oluyorum ve kollarını kaldırmasını isteyip onun da vücuduna bir havlu sarıyorum.

Ellerimi göğsüne dolayıp arkasına geçerek yatak odasına yönlendiriyorum onunla beraber kendimi.

Yatağa uzanıyoruz ikimizde biribirimize dönmüş şekilde. Elini yanağıma uzatıyor ve hafif çıkmış olan sakallarımı seviyor. Bende kaldırıyorum elimi ve yanağına getiriyorum. Okşuyorum yavaşça güvende hissetmesini sağlarcasına.

Dayanamayarak başımı yastıktan kaldırıp yanağına bir öpücük konduruyorum. İki oluyor, üç oluyor. Sonrasında o masum öpücük bambaşka bir şeye dönüşüyor ve öpüşlerimi boynuna yöneltiyorum. Kendimi değil de bu sefer daha çok onu düşüneceğim için bir an durup ne tepki verdiğine bakıyorum ve o sırada yatakta daha rahat bir pozisyon aldığını boynunu bana daha güzel sunduğunu görüyorum. Vakit kaybetmeyerek devam ediyorum boynunu öpmeye.

Köprücük kemiklerine getiriyorum dudaklarımı ve sağdan sola doğru tamamen öpüyorum omuzlarına kadar olan mesafeyi. Nefesini düzene sokmaya çalışarak vücudunu sabit tutmaya çalışıyor altımda. Birazda olsa kendini kastığını fark ettiğimde daha da rahat olması için kulağına eğilip bir şeyler fısıldıyorum.

''Bana bırak kendini Zeynep. İlk gün ki gibi. Korkma olacaklardan. Sadece alacağın zevkle odaklan.'' diyorum nefesimin tenine değmesine özen göstererek. Bundan haz aldığını adım gibi biliyorum.

Dudaklarımı sürterek göğüslerine indiriyorum öpücüklerimi ve sonrasında göbeğine. Vücudunda öpülmedik yer bırakmak istemiyorum. Tenini içime çekiyor, nefesini ben kontrol ediyorum.

Ellerimi beline getirip biraz yukarı kaldırıyorum daha rahat hareket etmek için. Son bir kere daha dudaklarına eğiliyorum ve hiçbir zaman doyamayacağım ve hayatımın bana sunduğu en güzel şeyi sonsuza kadar öpecekmiş gibi öpüyorum.

Nefesimiz yetene, soluklarımız birbirine kadar devam ediyoruz ve sonunda ayrıldığımızda nefes nefes emin olmak adına bir kez daha soruyorum.

''İstediğine emin misin Zeynep?'' diyorum.

Bu süre zarfından sonra nasıl durabileceğim hakkında bir fikrim olmasa da, Zeynep böyle bir gün yaşadıktan sonra istemediği bir şeyi,  hiçbir zaman asla ona yapamayacağım için net bir şekilde emin olmak istiyorum.

Neredeyse kendinden geçmiş haliyle gözlerini hafifçe aralayıp tam gözlerimin içine bakıyor ve başını sallıyor.

''Evet Kerem, istiyorum!'' diyor kendinden fazlasıyla emin sesiyle ve bir kezde o alıyor alt dudağımı dudaklarının arasına.

Sonsuza kadar bu anın tadını çıkarmak, böyle kalmak, böyle yaşamak, mümkünse böyle ölmek istiyorum. Dudakları dudaklarımda, teni tenime değerken ve nefesi nefesime karışırken. Şuan veya bunun öncesinde hele ki bundan sonrasında bu andan, Zeyneple yaşadığım tüm şeylerden daha değerlisi olmadı, olmayacak biliyorum.

Bunun bilinciyle kısa sürede hayatımın tamamı hale gelen kadınla güzel bir ana daha yaklaşıyorum. Beline getirdiğim elleriminde yardımıyla vücudunu hafif bir şekilde yukarı kaldırıyorum ve o sonsuz huzura, zevke, sonsuzluğa adı her neyse bir kere daha kavuşuyorum.

Kaskatı kesiliyor vücudum sanki ilk deneyimimmiş gibi her seferinde. Alışkanlık haline geliyor vücudumun vücuduyla birleştiğinde verdiği tepkiler. Ona dair, ona özel şeyler..

Kafamı kaldırıp Zeynepe baktığımda gözlerinin önüne gelen buklelerini çekiyorum yüzünden ve fazlasıyla huzurla bana gülümsediğini görüyorum. Bende aynı huzur içerikli gülümsememi ona gönderiyorum ve bir kere daha dudaklarına yöneliyorum. Zeynep dudaklarını dudaklarımdan ayırıp kulağımın ucunu dudaklarının arasına alıyor ve nefes nefese konuşuyor.

''Devam et..''

Yapmaya çalıştığı şeyin bilincine varıyorum ve hiç tereddüt etmeden ona istediğini veriyorum. Hızlı olmamasına özen gösterdiğim hareketlerle Zeyneple beraber hareket etmeye başlıyorum. Odada nefes sesimiz, çıplak vücutlarımızın sesi ve karanlığın uğultusundan başka bir şey kalmıyor. Biz kelimeleri bir köşeye bırakıyoruz ve bizim adımıza birbirini günden güne daha iyi tanımaya devam eden vücutlarımız konuşuyor...

************************

Sabaha karşı uyandığımda Zeynepin belime sımsıkı sarılıp göğüsmün üzerinde uyuduğunu görüyorum. Gülümseyerek misk-i amber rahiyası ile eş değer kokan saçlarının arasından bir öpücük alıyorum ve yavaşca kollarının arasından ayrılıyorum.

Aşağı indiğimde Kekayı salonda oturur halde buluyorum. Salona girdiğimde ayağa kalkıyor hemen ve bana sarılıyor.

''Abi, nasılsın iyi misin. Var mı bir yerinde bir şey?'' diyor geri çekilip kontrol eder gibi vücuduma bakarken.

''Yok kardeşim yok. Otur sakin ol. Yok bende bir şey. Sen o şerefsizden haber ver.'' diyorum.

Adını ağzıma bile almak istemediğim adam aklıma gelince gözüm dönüyor tekrar. Derin bir nefes alıp Kekaya geri dönüyorum.

''Abi dediğin gibi mekana götürdüm. Başınada bi iki zebellah diktim bizim eski mahalleden. Bekliyorlar seni.''

''Bugün olmaz. Zeynepi yalnız bırakamam.'' diyorum hemen aklıma yukardaki Zeynep geliyor.

''Yarın hallederiz o zaman kardeşim. Sen rahat ol. Adam bizde.''

''Tamam yarın halledelim o zaman. Sarı nerede? O da gelsin yarın. Eski günlere geri dönelim bi beraber, kim neymiş kime bulaşmış görsün.'' diyorum o eski Kereme geri dönerek.

Şu zamana kadar bana öğretilen şeyler her zaman birbirleriyle zıt şeyler olmuştur bu hayatta. İlk önce sokakta öğrendiklerim, sonra okulda öğrendiklerim. Ama her zaman o iki uç noktanın arasına çizgimi koymayı bilmişimdir. Sokakta öğrendiklerimi uygulayağım adamlar genellikle nadir olur hayatımda ve Ulaş iti bu adamlardan biri. Ki bende sokakta öğrendiklerimi yaşayarak öğrendiğime göre, o ite en acısından, en pisliğinden yaşatarak öğreteceğim bazı şeyleri.

Meslek hayatım boyunca olduğum Kerem Sayeri bir köşeye bırakıp, sokaklarda geçirdiğim zaman boyunca olduğum Kerem Sayeri takınıp öyle gideceğim yarın o şerefsizin yanına.

Zeynep için, sevdiğim kadın için şu zamana kadar ödeteceğim en ağır bedeli, en büyük cezayı vereceğim o adama...


Yasak AşkHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin