- 15 -

11.2K 419 43
                                    

.



"Yüzelim biraz ya terledim baya"

"Tamam ben giriyorum suya gelirsin."

Ağacın arasına gerdiğimiz ipten siyah mayomu alıp çadırda giyindim. Nehire varıp yavaşça girerken vücudum gevşemişti. Cidden hava aşırı sıcaktı.

"Gecesi gayet serin ama gündüzü de baya sıcak be"

Zeynel kollarını bana sararken cevap verdi.

"Normal karıcım ilerideki uçurumdan ve denizden dolayıdır."

"Anladım."

Başımı omzuna yaslarken gözlerimi dinlendirdim. Bir süre etrafı dinledim.

"Zeynel keşke Yaser'i de getirseydik ya"

"Baş başa vakit geçiyoruz, Yaser'in ne işi var? Üstelik balayındayız Merve"

"Oğlum o benim hiç ayrı kalmadım ne yapayım?"

"Benimde oğlum benimde ya! Bizim oğlumuz Merve!"

Benden uzaklaşıp kıyıya yüzerek gitti ve sudan çıktı. Üç yıl olacak, tek başıma büyüttüm oğlumu ben. Alışkanlık ne yapayım? Off!! O bana adım attıkça mahvediyor gibi hissediyorum.

Zeynel'in çadırdan çıktığını görünce hemen sudan çıktım. Çadıra girip, gri eşofman ve siyah atlet giyerek çıktım.

Hava soğuktu biliyorum ama üşüdüğümü görürse belki dayanamaz yumuşar. Suratı beş karış yiyecek içeceklerin olduğu (küçük difriz gibi düşünün ama içi buzla kaplı, malzemeler bozulmasın diye) yerdeydi.

Yanına gittim.

"Ne yemek yapıyoruz?"

Bana cevap vermeden eşyaları karıştırırken yan tarafta ki erzak yerinde makarna gördüm.

"Makarna yapalım mı canım çekti?"

Yine cevap alamazken elime bir kavanoz verip gitti. Domates konservesiydi. Anlaşılan küs kalmaya niyetli beyefendi.

Suratım asık halde soğan alıp masaya geçtim. Doğrarken o kadar yakmasa da nedense ben ağlamaya başlamıştım. Burnumu çekip koluma gözlerimin yaşını sildim ve doğramaya devam ettim. Maydanoz da doğradıktan sonra herşey hazırdı. Üstlerini kapatıp damacanadan tencereye su doldurdum. Tencereyi de alıp ateşi harlayan Zeynel'in yanına gittim. Yüzüme hala bakmıyordu. Taşın üzerine düzgünce koyarken Zeynel'in iteklediği dal parçasından biri ayağıma düştü.

"Ahhh yandım!!"

Ayağımı sirkeleyip dalı atarken yerimde sıçradım bir kaç kez.

"Dur zıplama ayağına bakayım."

Kolumu tutarken çektim kolumu.

"Tamam yok birşey! Bırak iyim."

Erzakların olduğu yere gelip buz aldım. Kahvaltılıkların olduğu yerden de bal alıp masaya oturdum. Sinirim bozuldu cidden. Off ne var yani benim oğlum dediysem?! Oğlum işte!! Ha oğlum ha oğlumuz!

Gözlerimden yaş gelirken buzu bir süre tuttum. Balın kapağını açıp tatlı kaşığıyla biraz alıp ayağıma döktüm. Bankta kendimi geriye doğru atıp uzandım. Kısa boylu olmanın faydaları işte banka tam sığmıştım.

Bir süre öylece uzandım acının dinmesini bekledim. Ağrı hafifledikten sonra kalkıp tuz ve makarnayı aldım. Ayağıma fazla basmadan ateşin yanına gelip biraz tuz döktüm. Tuzu karıştırdıktan sonra makarnayı da koydum.

BEBEĞİMİN BABASI Where stories live. Discover now