IX - X - XI - XII

En başından başla
                                    

Din, insanlığın sağduyusu, hukuk ve tarih biliminin kendisi zorunluluk ile özgürlük arasındaki bu ilişkiyi aynı şekilde anlıyorlar.

Özgürlük ve zorunluluk anlayışımızın artıp eksildiği tüm durumlarda yalnız üç esas vardır:

1) Eylemi gerçekleştiren kişinin dış dünyaya karşı duruşu.

2) Zamanla ilişkisi.

3) Eylemi doğuran nedenle ilişkisi

Birinci esas, insanın dış dünyayla az ya da çok ilişkisi ve her insanın, kendisiyle aynı anda mevcut olan her şey arasında işgal ettiği yer hakkındaki düşüncemizdir. Boğulan adamın karada duran adamdan daha az özgür ve zorunluluğa daha çok tabi olduğu açıktır; kalabalık bir toplumda diğer insanlarla sıkı bir ilişki içinde yaşayan, aileyle, işle, kurumlarla ilişkili bir kimsenin hareketleri, şüphesiz tek ve yalnız başına olan kimsenin hareketlerinden daha az özgür, zorunluluğa daha çok tabidir.

Bir insanı tek olarak, çevresiyle ilişkileri dışında incelersek onun her hareketi bize özgürce yapılmış hareketler olarak görünür. Ama onun çevresiyle arasındaki herhangi bir ilişki, onu herhangi bir şeyle, konuştuğu insanla, okuduğu kitapla, meşgul olduğu işle, onu çevreleyen havayla, hatta etrafındaki eşyaya düşen ışıkla bağlayan bir bağ görürsek bu şartlardan her birinin onun üzerinde etkide bulunduğunu, eyleminin hiç olmazsa bir yanını belirlediğini anlarız. Bu etkileri gördüğümüz oranda onun özgürlüğü hakkındaki görüşümüz zayıflar, tabi olduğu zorunluluk hakkındaki görüşümüzse güçlenir.

İkinci esas, insanın yaşadığı zamanın az veya çok belli şartları, eylemin zaman içinde işgal ettiği yer hakkındaki az veya çok açık fikirdir. İlk insanın düşüşü, açık olarak bugünkü insanın medeni evliliğinden daha az özgür görünür. Bir yüzyıl önce yaşayan ve bana zamanla bağlı bulunan insanların hayatları ve eylemlerinin sonuçları benim henüz tam olarak göremediğim bugünkü hayat kadar özgür görünemez.

Eyleme uygulanan özgürlük ve zorunluluk derecesi, bu bakımdan, eylemin gerçekleştirildiği anla üzerinde fikir yürütüldüğü an arasında geçen zamanın uzunluğuna veya kısalığına bağlıdır.

Bir dakika önce aşağı yukarı şimdi bulunduğum şartlar içinde gerçekleştirmiş olduğum bir eylemi incelersem, bu eylem bana özgür gibi görünür. Ama bir ay önce gerçekleştirilmiş bir eylemi incelersem, başka şartlar içinde bulunduğum için, ister istemez kabul ederim ki bu eylem gerçekleştirilmemiş olsaydı doğurduğu yararlı, iyi, hatta zorunlu sonuçlar olmayacaktı. Eğer zihnimde daha uzak bir eyleme, on yıl geriye gidersem gerçekleştirdiğim eylemin sonuçları bana daha açık görünür; bu eylem olmasaydı ne olacağını düşünmek benim için zor olur. Hatıralarımla ne kadar geriye veya yargılarımda ne kadar ileriye (ki bu aynı şeydir) gidersem eylemin özgür olduğu hakkındaki yargım da o kadar şüpheli olacaktır.

İnsanlığın ortak eylemlerinde özgür iradenin rolü hakkındaki görüşte, tarihte de aynı değişimleri görürüz. Bugün yaşanan bir olay bize kesin surette bazı tanınmış insanların eseri gibi görünür; fakat daha uzak bir olayda biz onun artık başka bir şey düşünmemize engel olan zorunlu sonuçlarını görürüz. Olayları incelerken ne kadar geriye gidersek bunlar bize o kadar az keyfî görünürler.

Avusturya-Prusya Savaşı bize kurnaz Bismarck'ın hareketlerinin şüphe götürmez sonucu vs. gibi görünür.

Napoléon savaşları her ne kadar artık şüpheli de olsa, bize hâlâ kahramanların iradesinin eseri gibi gelirler; ama Haçlı seferlerinde biz açıkça yerine oturan bir olay görürüz ki, onsuz Avrupa'nın yeni tarihi düşünülemez; bununla birlikte tarihçiler için bu olay yalnızca bazı kişilerinin iradesiyle gerçekleşmişti. Kavimlerin göçü söz konusu olunca, Avrupa'nın ilerlemesinin Atilla'nın keyfine bağlı olduğu düşüncesi zamanımızda artık kimsenin aklına gelmez. Gözlem konumuzu tarihte ne kadar uzaklara götürürsek insanların özgürlüğü de o kadar şüpheli bir şekil alır, zorunluluk yasası da o kadar açık görünür.

Savaş ve BarışHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin