IX - X - XI - XII

105 3 0
                                    



Tarih için özgürlük ve zorunluluk sorununun çözülmesi, bu sorunu çözen öbür bilimler karşısında şu üstünlüğü taşır: Tarih için bu sorun insan iradesinin özüyle değil, bu iradenin geçmişte yaşanan olaylara bakışıyla ilgilidir.

Bu sorunun çözülmesi konusunda tarih, deneysel bilimlerin değil, teorik bilimlerin arasında duruyor.

Tarihin konusu insan iradesinin kendisi değil, bizim bu irade hakkındaki yorumumuzdur.

Bu nedenle tarih için tanrıbilim, ahlak ve felsefe için de olduğu gibi, özgürlükle zorunluluğun birleşmesinde çözülmez bir sır yoktur. Tarih, bu iki tezadı birleştiren insan anlayışını inceler.

Gerçek hayatta her tarihsel olay, insanın her hareketi, olayların kısmen özgür, kısmen zorunlu görünmesine karşın, en küçük bir çelişki hissedilmeden açıkça anlaşılır.

Özgürlükle zorunluluğun nasıl birleştiği ve bu iki kavramın özünü oluşturan şeyin ne olduğu sorununu çözmek için tarih felsefesi öbür bilimlerin gittiği yola aykırı bir yoldan gidebilir ve gitmek zorundadır. Tarih, özgürlük ve zorunluluk kavramlarının tariflerini bizzat bu kavramlardan çıkarmaya ve olayları böylece elde edilen tariflere uydurmaya çalışacak yerde bu tarifleri, göz önünde duran ve her zaman özgürlükle zorunluluğa bağlı bulunan olayların düzenli yığınından çıkarmalıdır.

İnsanların çoğunun ya da bir tek kişinin eylemine nasıl bakarsak bakalım, onu kısmen insan özgürlüğünün, kısmen zorunluluk yasalarının sonucu gibi anlarız.

Kavimlerin göçünde olsun, barbar istilalarında olsun ya da III. Napoléon'un emirlerinde, birinin az önce, örneğin bir gezinti için çeşitli yollardan birini seçme eyleminde olsun en küçük bir çelişki görmeyiz. Bu insanların eylemlerini yöneten özgürlük ve zorunluluk ölçüsü bizim için açık olarak belli olmuştur.

Özgürlüğün azlığı ya da çokluğu bize hâkim olan türlü görüşlere göre çok değişir; fakat her zaman aynı şekilde, insanın her eylemi bize ancak özgürlük ve zorunluluğun belirli bir çeşidi gibi görünür. İncelediğimiz her eylemde belli bir özgürlük ve zorunluluk payı görürüz. Ve her zaman, herhangi bir eylemde ne kadar çok özgürlük görürsek o kadar az zorunluluk ve ne kadar çok zorunluluk görürsek o kadar az özgürlük buluruz.

Özgürlükle zorunluluk arasındaki ilişki, eylemin incelendiği görüşe göre azalır ya da çoğalır ama bu ilişki her zaman ters orantılı kalır.

Boğulmakta olan ve başkasına sarılarak onu da boğan bir adam ya da çocuğunu emzirmekten bitkin bir hale gelerek yiyecek çalan aç bir anne ya da korunmasız bir insanı saflara dizerek komutla öldüren, disipline alıştırılmış bir adam bu insanların bulundukları koşulları bilen bir kimseye daha az suçlu, yani daha az özgür ve zorunluluk yasasına daha çok tabi görünür; bu adamın kendi kendine boğulduğunu, annenin aç, askerin saf düzeninde olduğunu bilmeyen biriyse daha çok özgür görünür. Tıpkı bunun gibi, 20 yıl önce birini öldürmüş, sonra da rahatça, ceza almadan toplumda yaşamış olan biri daha az suçlu görünür; onun eylemi, 20 yıl sonra onu inceleyen biri için zorunluluk yasasına daha çok tabi, aynı eylemi işlendiği günden bir gün sonra inceleyen biri içinse daha çok özgürdür. Tıpkı bunun gibi, bir delinin, bir sarhoşun veya şiddetli bir heyecana kapılmış bir adamın hareketi, onun ruh durumunu bilen bir kimseye daha az özgür, daha çok zorunlu, bilmeyen bir kimseye ise daha çok özgür, daha az zorunlu görünür. Bütün bu durumlarda özgürlük kavramı azalır ya da çoğalır; buna uygun olarak da zorunluluk kavramı, eylemin incelenmesinde hâkim olan görüşe göre, azalır veya çoğalır. Öyle ki zorunluluk ne kadar çok görünürse özgürlük o kadar azdır, özgürlük ne kadar çok görünürse zorunluluk o kadar azdır.

Savaş ve BarışDonde viven las historias. Descúbrelo ahora