VII - VIII - IX - X - XI

En başından başla
                                    

Bir başarısızlık ve yolsuzluk karşısında canı sıkılınca sık sık, "Bizim Rus milletiyle..." diye söylenir, köylüye tahammül edemediğini düşünürdü.

Yine de ruhunun tüm gücüyle bu "bizim Rus milletini" ve onun yaşam tarzını severdi, sırf bunun içindir ki iyi sonuçlar vermiş olan tek idare yolunu, yöntemini kavramış ve benimsemişti.

Kontes Mariya kocasının bu sevgisine imrenir, bu işe katılamadığına hayıflanırdı ama kendisine uzak ve yabancı bir dünyanın kocasına getirdiği bu sevinçleri, üzüntüleri anlayamazdı. Şafakla birlikte kalkıp da bütün sabahı tarlada veya harman yerinde geçirerek ekimden, çayır ya da ekin yerinden çaya geldiği zaman neden özellikle böyle canlı ve neşeli olduğunu anlayamazdı. Ailesiyle birlikte bütün gece ekin demetleri taşıyan ve daha kimse bir şey kaldırmadığı halde tarlasında tınazlar yükselen zengin köylü Matvey Yermişin'den heyecanla söz ederken neden böyle hayranlık gösterdiğini anlamazdı. Kurumaya yüz tutan yeni filizlenmiş yulaflara ılık ve sık bir yağmur yağdığı zaman pencereden balkona geçerek neden böyle mutlulukla bıyık altından gülümsediğini ya da neden biçim ve harman günleri ekinleri tehdit eden fırtına bulutu rüzgârla sürüklenerek gittiği zaman kızarmış, güneşten yanmış, kan ter içinde, saçlarında misk otu ve nane kokularıyla harman yerinden gelip ellerini memnuniyetle ovuşturarak, "Eh, bir gün daha lazım, benimkiler de köylülerinki de, bütün ekinler harmandır," dediğini anlamazdı.

İşten affedilmeleri için kendisine başvuran bazı kadınların veya mujiklerin ricasını kocasına söylediği zaman Kontes, arzularını yerine getirmeye daima hazır olan iyi yürekli Nicolas'nın neden adeta karamsarlığa kapıldığını, işi olmayan bir şeye karışmamasını öfkeyle rica ederek kendisini niçin şiddetle reddettiğini daha da az anlayabiliyordu. Onun tutkuyla sevdiği ayrı bir âlemi, kendisinin anlamadığı birtakım yasaları bulunan bir âlemi olduğunu hissediyordu.

Bazen anlamaya çalışarak, çalışanlarına ettiği iyilikten, gösterdiği büyüklükten söz edince kocası kızarak yanıt verirdi: "Hiç de değil, hiçbir zaman aklımdan bile geçmez; onlara iyilik olsun diye yapmıyorum. Soydaşa iyilik falan bütün bunlar şairane hayaller, kocakarı masalları. Benim istediğim çocuklarımızın el âleme avuç açmamasıdır; istediğim şey, yaşadığım sürece dünyalık yapmaktır, işte o kadar. Bunun için de düzen ve disiplin gerekir, sert olmak gerekir... İşte mesele bu!" diyerek yumruğunu heyecanla sıkardı. "Hakkaniyet gerek, şüphesiz," diye eklerdi, "çünkü köylü çıplaksa, açsa, beygiri tekse ne kendine, ne de bana çalışabilir."

Başkası için, sırf erdemlilik olsun diye bir şey yaptığını aklına getirmediğinden olacak, Nikolay'ın her işi verimli olurdu. Serveti gittikçe artıyordu; komşu köylüler kendilerini satın almasını ondan rica etmeye geliyorlardı; ölümünden sonra idaresinin hürmetli hatırası halk arasında uzun zaman yaşadı. "Efendiydi... Önce köylünün, sonra da kendisinin efendisi. Yüz de vermezdi. Kısacası efendiydi."


VIII


Bununla birlikte, köylüleriyle ilişkilerinde Nikolay'ı arada bir üzen şey, eline hâkim olamamak gibi eski bir hussar alışkanlığıyla birleşen öfkesiydi. İlk zamanlar bunda ayıplanacak bir şey görmüyordu, ama evlendiğinin ikinci yılında bu tür cezalandırmalara karşı görüşü birden değişti.

Bir yaz günü Boguçarovo'dan, ölen Dron'un yerine geçmiş olan ve türlü dalaverelerle, yolsuzluklarla suçlanan muhtar çağırtıldı. Nikolay kapı önünde onu karşıladı; muhtarın ilk yanıtlarıyla birlikte sofada bağırışlar, dayak sesleri duyuldu. Kahvaltı için eve dönen Nikolay, başını gergefe eğmiş oturan karısına yaklaştı, alışkanlığı olduğu üzere, o sabah onu meşgul eden şeyleri, bu arada Boguçarovo muhtarıyla arasında geçenleri anlatmaya başladı. Kontes Mariya kızarıyor, sararıyor, dudaklarını kısıp hep öyle başı eğik oturuyor, söylediklerine karşılık vermiyordu.

Savaş ve BarışHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin